MERHABA... DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENİ OSMAN YALÇINTAŞ'IN WEB SİTESİNE HOŞGELDİNİZ

   
 
  SORU VE CEVAPLARLA RAMAZAN VE ORUÇ

SORU-CEVAPLARLA RAMAZAN VE ORUÇ:

1- Ramazan orucu kime farzdır? Ramazan orucu ile nafile orucun fazileti nedir?

Cevap: Ramazan orucu erkek, kadın bütün mükellef Müslümanlara farzdır. Yedi ve daha büyük yaştaki güç yetirebilen erkek ve kızlarada müstehabtır. Babaları, onlara aynı namaz kılmaları için emrettikleri gibi, oruç tutmaya güç yetirenlere de orucu emretmelidirler. Bunun aslı Allahû Teâla'nın şu âye­ti ile:

"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmet­ lere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder." (Bakara: 183-184)

Yine şu ayetidir:

"Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğ­ruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indi­rildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler on­da oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutama­dığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin."

(Bakara: 185)

Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:

"İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan baş­ka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, Ramazan oru­cunu tutmak, hacca gitmek."

Bu hadisi Buhari ve Müslim İbn Ömer (r.a.)'dan rivayet etmiştir. Yine Cebrail (a.s.) İslâm'dan sorduğunda Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir:

"İslâm: Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, ze­kâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, eğer gitmeye güç ye-tirebiliyorsan Kabe'yi haccetmendir."

Bu hadisi Müslim sahihinde Ömer b. Hattab (r.a.)'dan ri­vayet etmiştir. Aynı manadaki bir başka hadisi Buhâri ve Müslim Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet etmiştir.

Yine Buhari ve Müslim sahihlerinde Ebu Hureyre (r.a.)'dan Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiş­tir:

"Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."

Yine şöyle buyurmuştur:

"Allahû Teâla buyuruyor: Ademoğlunun bütün amelleri kendinedir. İyilikler on katından yediyüz katına kadar karşı­lık görür. Sadece oruç müstesna, şüphesiz o benim içindir. Onun mükafatını da ancak ben veririm. Oruçlu yemesini, iç­mesini ve şehvetini benim için terk etmiştir. Oruçlu için iki sevinç vardır: Birincisi iftar ettiği zaman iftarıyla sevinir. İkincisi: Rabbine kavuştuğu zaman orucuyla sevinir. Oruçlu­nun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzel­dir."

2- Uçakla veya modern seyahat araçlarıyla yapılan ve meşakkatli olmayan yolculuklarda yolcunun oruç tutma­sı mı yoksa iftar etmesi mi daha iyidir?

Cevap: En iyisi genel olarak yolculukta oruçlunun iftar etmesidir. Kimde tutarsa hiçbir sakıncası yoktur. Çünkü Ra­sûlullah (s.a.v.)'in ikisini de yaptığı sabittir. Sahabe de bunu yapmıştır. Eğer sıcak artar, zorluklar çoğalır dayanılmaz olur­sa, yolcunun oruç tutması hoş olmaz. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.), yolculukta şiddetli sıcağın üzerine çöktüğü oruçlu bir adamı gördüğünde ona şöyle demiştir:

"Allah ruhsatlarını kullananları sever, kötülükleri işleyen­leri sevmediği gibi."

Bu konuda arabalarla, develerle veya gemi ve vapurlarla yolculuk yapanlarla, uçaklarla yolculuk yapanlar arasında fark yoktur. Çünkü hepsi "yolculuk" adı altında toplanır. Bu yüzden yolculuğun ruhsatlarını (kolaylıklarını) kullanırlar. Allahû Teâla yolculuk ve ikamet halindeki şeriat hükümleri­ni Rasûlullah (s.a.v.)'in zamanında ve ondan sonrada kıyame­te kadar gelecek olan kulları için açıklamıştır. Ve Allahû Te­âla bütün değişen halleri ve seyahat araçlarını da bilir. Eğer hükümler farklılaşsaydı Allah bunu açıklardı. Tıpkı şu âyette buyurduğu gibi:

"Ayrıca bu Kitabı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidâyet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik:' (Nahi: 89)

Yine Nahl sûresinin bir başka âyetinde de şöyle buyurmaktadır:

"Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) ziynet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (seyahat vasıtaları) yaratır." (Nahi:

3- Gündüz vakitleri 21 saate kadar uzayan yerlerde bulunanlar oruçlarını kendi kararlaştırdıkları zamana göre mi tutarlar? Aynı şekilde gündüzleri çok kısa olan veya 6 ay gündüz, 6 ay gece olan yerlerde bulunanlar oruçlarını nasıl tutarlar?

Cevap: Kimin bulunduğu yerde toplam gece ve gündüz süresi 24 saat süre zarfında değişiyor ise gündüzleri kısa da olsa uzun da olsa oruçlarını tutarlar. Gündüz süresi kısa olsa bile bu onların oruç tutmaları için yeterlidir. Ama gece ve gündüz süreleri 6 ay gibi 24 saatten fazla oluyorsa, oruç ve namaz vakitlerini kendileri kararlaştırırlar. Aynı Rasûlullah (s.a.v.)'in bir günü bir sene veya bir ay veya bir hafta olan Deccal hadisinde emrettiği gibi. Bu günlerde namazların va­kitlerini de kendileri kararlaştırırlar.

Bu konuda Suudi Arabistan'da bulunan Büyük Alimler Kurulu hicri 12/4/1398 tarihinde 61 nolu kararında şöyle de­mektedir:

"Allah'a hamd, onun Rasûlü'ne aline ve ashabına da salat ve selam olsun. Riyad'da bulunan Büyük Alimler Kurulu'na, Mekke'deki Dünya İslâm Birliği tarafından hicri 16/1/1398 tarihli 555 nolu bir yazı sunulmuştur. Bu yazıda İsveç'in Malu kentinde bulunan İslâm cemiyetlerinin müdürü, İskandinav ülkelerinde coğrafi konumdan dolayı yazın gündüzün uzun kışın kısa, kuzey kısımlarda ise güneşin yazın hiç batmadığı ve kışında bunun tam tersi olduğu, buralarda yaşayan Müslümanların Ramazan ayında nasıl oruç tutacaklarına ve vakit namazlarımda nasıl kılacaklarına dair Dünya İslâm Birliğin­den fetva istemektedir.

Ayrıca yine kurulumuza, bu konuda İlmi Araştırmalar ve Fetva Dairesi'nin hazırladıkları ile fakihlerden gelen diğer nakiller sunulmuş ve bunlar görüşülüp incelendikten sonra şu karara varılmıştır:

Öncelikle: Gecenin, güneşin doğması veya batmasıyla ayırt edilen, ancak yazın gündüz süresinin çok uzun, kışında çok kısa olduğu ülkelerde oturanların namazlarını şer'i bili­nen vakitlerinde kılmaları gerekir. Çünkü Allahû Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir" (İsra: 78)

Yine şöyle buyurmaktadır:

"Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır" (Nisa: 103)

Yine Bureyde (r.a.)'dan sabit olduğuna göre, adamın biri­si Rasûlullah (s.a.v.)'e namazların vaktinden sordu ona:

"İki gün bizimle beraber kıl" dedi.

Öğle olduğunda Bilâl'e ezan okuması için emretti ve öğ­leyi kıldı. Güneşin ışıkları parlarken ikindiyi kıldı. Güneş ba­tarken de akşamı kıldı. Yatsıyı da ufuktaki kızıllık kaybolduk­tan sonra kıldı. Fecir doğarken de sabahı kıldı. İkinci gün ol­duğunda öğleyi sıcaklığı azalınca kıldı, sıcaklığı azalınca kıl­mak hoşuna giderdi. İkindiyi en son vaktinde kıldı. Akşamı güneş battıktan sonra ufuktaki kızıllık kaybolmadan önce kıl­dı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı da güneş doğmadan önceki sarılıkta kıldı. Sonra,

"Namazın vaktini soran kişi nerede?" dedi. Adam:

"Benim ya Rasûlullah" dedi. Rasûlullah (s.a.v.):

"Namazlarınızın vakti bu gördüklerinizin arasındadır" de­di. Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

Yine Abdullah b. Amr b. As (r.a.)'dan Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle dediği sabit olmuştur:

"Öğlenin vakti, zevalden (güneş tam tepeden döndükten) sonra gölgenin boyu kendi boyuna eşit olan ikindi vaktine ka­dardır. İkindinin vakti güneş sararmaya başlayıncadır. Akşam namazının vakti ufuktaki kızıllık kaybolana kadardır. Yatsı namazının vakti gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti fecrin doğuşundan güneş doğuncaya kadardır. Eğer gü­neş doğarsa namaz kılma. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar."

Bu hadisi Müslim sahihinde rivayet etmiştir.

Bu hadislerden başka beş vakit namazların sınırım sözlü ve fiili olarak tayin eden hadisler vardır. Bu hadisler, Rasûlullah (s.a.v.)'in beyan ettiği ve namaz vakitlerini bildiren özel­likler olduğu sürece, 24 saatlik zaman içinde gündüzün ve ge­cenin uzun veya kısa olması önemli değildir fark etmez.

Buraya kadar yukarıda geçenler namazlarının vakitleri içindir. Ama Ramazan ayında tutacakları oruçları için ise, oruç tutmaları kendilerine farz olanların bulundukları yerde gece ve gündüz süresinin toplamı 24 saat ise ve gündüz ile gece ayırt ediliyorsa, güneşin doğuşundan batışına kadar ge­çen süre içinde her gün yeme ve içmeyi bırakarak oruç tutar­lar. Geceleri kısa olsa bile yemek, içmek ve hanımlarıyla cin­si münasebette bulunmak kendilerine helâldir. Çünkü İslâm şeriati bütün ülkelerdeki insanlar için eşit uygulanır. Allahû Teâla şöyle buyuruyor:

"Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karan­lığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için sonra akşama ka­dar orucu tamamlayın." (Bakara: 187)

Her kim, günün uzunluğundan dolayı veya tecrübe ve be­lirtilerle veya usta bir doktorun kendisine bildirmesiyle veya zannına göre, tuttuğu bir günlük orucun kendisini şiddetli bir hastalığa veya hastalığının artmasına ve iyileşmesinin gecik­mesine veya ölüme götüreceğine kanaat getirirde aciz kalırsa, orucunu bozarak iftar eder. Tutamadığı bu günlerin orucunu Ramazan ayının dışındaki herhangi bir günde kaza eder. Çün­kü Allahû Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Sizden kim Ramazan ayını idrak ederse oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin." (Bakara: 185)

Yine şöyle buyurmaktadır:

"Allah kişiye gücünün üstünde, yük yüklemez." (Bakara: 286)

Yine şöyle buyurmaktadır:

"Allah din hususunda sizin üzerinize hiçbir zorluk yükle­medi.” (Hac: 78)

İkinci olarak: Kim, güneşin yazın hiç batmadığı veya kı­şın hiç doğmadığı veya gündüzün 6 ay geçeninde 6 ay devam ettiği bir ülkede yaşıyorsa beş vakit namazlarını, farz namaz­ların vakitlerinin belli olduğu güvenilir en yakın ülkenin va­kitlerine göre kararlaştırarak 24 saatlik süre içerisinde kılar. İsra ve Miraç hadisinde sabit olduğuna göre Allahû Teâla bu ümmete bir günde 50 vakit namazı farz kıldığında Rasûlullah (s.a.v.) bunun azaltılmasını istemiş Allahû Teâla da:

"Ya Muhammed ben onları herbiri 10 sevap değerinde olan 5 vakit kıldım. Dolayısıyla 50 vakit eder" demiştir.

Yine Talha b. Ubeydulah (r.a.)'dan sabit olduğuna göre şöyle demiştir:

"Başı tozlu Necidli bir adam Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. Sesinin uğultusunu duyuyor fakat ve dediğini anlayamıyorduk. Ta ki Rasûlullah (s.a.v.)'in yanına yaklaştı ve İslâm'dan sordu. Rasûlullah (s.a.v.) o adama:

"Beş vakit namazı kılınandır" dedi. Adam:

"Bundan başka birşey yapmam gerekir mi?" deyince, Ra­sûlullah (s.a.v.):

"Hayır. Sadece nafile namaz kılarsın" dedi.

Yine Enes b. Malik (r.a.)'dan sabit olduğuna göre o şöyle demiştir:

"Rasûlullah (s.a.v.)'e soru sormaktan men edildik. Akıllı bir bedevinin Rasûlullah (s.a.v.)'e gelip soru sorması ve bi­zimde bunu dinlememiz hoşumuza giderdi. Bedevi birisi gel­di:

"Ya Muhammed bize gönderdiğin adamın geldi ve seni Allah'ın gönderdiğini söyledi" dedi. Rasûlullah (s.a.v.): "Doğru demiş." dedi. Bedevi: "Adamın beş vakit namaz kılmamız gerektiğini söyledi" dedi. Rasûlullah (s.a.v.):

"Doğru" dedi.

Bedevi: "Allah aşkına bunu sana Allah mı emretti!?" de­di. Rasûlullah (s.a.v.):

"Evet" dedi.

Yine Rasûlullah (s.a.v.)'in ashabına Mesih Deccal'den bahsettiği sabit olmuştur. Sahabeler:

"Yeryüzünde ne kadar süre kalır" deyince Rasûlullah (s.a.v.):

"Bir günü bir sene gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü de Cuma günü gibi olan toplam 40 gün kalır." demiştir. Sahabe­ler: "Ya Rasûlullah bir günü bir sene gibi olan o gün, namaz­larımızı kılmak için yeter mi?" diye sorunca Rasûlullah (s.a.v.):

"Hayır. Vakitlerini siz kararlaştırın." demiştir. Süresi bir sene gibi olan o gün içinde beş vakit namazı kılmak için ge­rekli olan bir günlük süre gibi düşünülemez. Bilakis her 24 saatlik süre içinde beş vakit namaz kılınacak demektir. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.) onlara, o gün vakitlerin arası çok uzun olacağından, şu an normal olarak kıldıkları namazları o günün süresine taksim ederek dağıtmalarını emretmiştir.

Bundan dolayı yukarıdaki soruda sorulan ülkelerde yaşa­yan Müslümanlar namazlarını gece ve gündüz sûreleri 24 sa­atlik süre içinde yer değiştiren ve namaz vakitleri belli olan kendilerine en yakın bulunan ülkelerin namaz vakitlerine göre ayarlarlar. Biraz önce yukarıda geçen Mesih Deccal hadi­sinde Rasûlullah (s.a.v.)'in sahabeye o günde namaz vakitlerini nasıl ayarlayacakların öğrettiği gibi, bu ülkelerde yaşayanlar Ramazan ayında oruçlarını da aynı o şekilde vakitlerini kendileri kararlaştırarak tutarlar. Yani gece ve gündüz sü­resi 24 saatlik zaman içinde değişen kendilerine en yakın ülkenin Ramazan ayı başlangıcına ve bitişine, imsak ve iftar vakitlerine göre karar kılarlar. Başarı Allah'tandır. Nebimiz Muhammed'e, aline ve ashabına salat ve selam olsun.

4- Sahurda ezan okunmaya başlayınca yemeyi ve iç­meyi hemen bırakmamız mı gerekir? Yoksa müezzin eza­nı bitirinceye kadar yiyebilir miyiz?

Cevap: Eğer müezzin sadece sabah ezanını okuyorsa, ezan okuduğunda yemeyi ve içmeyi bırakmak gerekir. Ama eğer ezan takvim hesabına göre yaklaşık veya tahmini olarak okunuyorsa, ezan okunurken yemenin ve içmenin bir sakın­cası yoktur. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)'den şöyle dediği sabit olmuştur:

"Bilâl gece ezanını okur. Siz İbn Ümmü Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyin ve için."

Hadisi rivayet eden ravi sonunda şöyle dedi:

"İbn Ümmü Mektum ama birisiydi. Kendisine sabah vak­tinin girdiği haber verilince ezanı okurdu." Bu hadisin sahih olduğunda ittifak edilmiştir.

Her müslüman erkek ve kadının yapması gereken en gü­zel şey ezandan önce sahurunu bitirmeye gayret etmesidir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Seni şüphelendiren şeyleri bırak, şüphelendirmeyen şey­leri yap."

Yine şöyle buyurmuştur:

"Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini ve ırzını (haysi­yet ve şerefini) korumuş olur."

Eğer müezzinin okuduğu ezan Bilal'in okuduğu gibi saba­hın yaklaştığım bildirmek içinse, yukarıdaki hadiste de geçti­ği gibi sabah ezanına kadar yeme ve içmede hiçbir sakınca yoktur.

5- İyileşme ümidi olmayan hasta ve yaşlı kişilerin oru­cunu tutmamalarına ruhsat verilmesi hakkındaki görüşü­nüz nedir? Orucu tutmamalarından dolayı fidye vermele­ri gerekir mi?

Cevap: İyileşme ümidi olmayan hasta veya yaşlı kişilerin oruç tutmaya güçleri yetmezse imkanları ölçüsünde her gün için bir fakir doyurmaları gerekir. İçlerinde İbn Abbas (r.a.)'ında bulunduğu bir grup sahabe bu şekilde fetva vermiş­tir.

6- Hayızlı ve nifaslı olan kadın için oruç tutmanın hükmü nedir? Tutamadıkları orucun kazasını gelecek se­nenin Ramazan ayına kadar ertelemişlerse ne yapmaları gerekir?

Cevap: Hayızlı ve nifaslı olan kadınlar, hayız ve nifas za­manı oruç tutmazlar. Bu durumda oruç tutmaları caiz değil­dir. Tutsalar bile kabul olmaz. Namaz hariç bu oruçlarını ka­za ederler. Çünkü Aişe (r.a.) kendisine:

"Hayızlı kadın orucunu ve namazını kaza eder mi?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

"Biz orucu kaza etmekle emrolunurduk namazı kaza etmekle emrolunmazdık."

Bu hadisin sahih olduğunda ittifak edilmiştir. Alimler Aişe (r.a.)'nin bu sözünden dolayı, hayızlı ve nifaslı kadınların sadece orucu kaza etmeleri, namazı kaza etmemelerin vacib olduğunda icma etmişlerdir. Bu onlara Allah tarafından bir rahmet ve kolaylıktır. Çünkü namaz günde beş kere olduğundan kaza ederken ağır gelebilir. Ama oruç senede bir keredir, kaza ederken bir zorluk olmaz.

Kim bu oruçların kazasını gelecek senenin Ramazan ayına kadar kabul edilir bir özürü olmadan tutmamışsa, bundan dolayı Allah'a tevbe etmelidir. O günlerin kaza orucunu tutmalı ve aynı zamanda da her gün için bir fakiri doyurmalıdır. Aynı şekilde hasta ve yolcu olanlarda tutmadıkları oruçların kazasını, kabul edilir bir özür olmadan gelecek Ramazan ayına kadar tutmamışlarsa, o günlerin kaza orucunu tutmalı ve aynı zamanda her gün içinde bir fakiri doyurmalıdırlar. Ama eğer hastalıkları ve yolculukları gelecek senenin Ramazan ayına kadar devam etmişse, hastalıktan iyileştikten veya yolculuktan kendi evine dönünce, sadece tutamadığı günleri kaza eder, fakir doyurmaz.

7- Damardan veya kastan iğne olmanın hükmü ne­dir? Oruçlu için bu ikisi arasındaki fark nedir?

Cevap: Doğru olanı ikiside orucu bozmaz. Orucu bozan ise kasten gıdalanmak için olan serumdur. Aynı şekilde tahlil için kan aldırmakta orucu bozmaz. Çünkü hacamat gibi değildir. Hacamat, alimlerin en doğru olan görüşüne göre hem yaptıranın hem de hacamat yapanın orucunu bozar. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir:

"Hacamat yaptıranın da, yapanında orucu bozulur."[1]

8- Oruçlunun diş macunu veya kulak, burun ve göz damlası kullanmasının hükmü nedir? Oruçlu bunların tadını boğazına varmış bulursa ne yapar?

Cevap: Dişleri diş macunu ile temizlemek aynı misvak gi­bi orucu bozmaz. Macundan bir şeyin midesine gitmemesi için dikkatli olmalıdır. Eğer istemeden kasıtsız olarak giderse orucu bozulmaz. Aynı şekilde göz ve kulak damlaları da alim­lerin iki görüşünden en doğru olanına göre orucu bozmaz. Eğer damlaların tadını boğazında hissederse kaza etmesi ge­rekmez. Ancak ederse daha iyi olur. Çünkü göz ve kulak, yi­yecek ve içeceğin geçiş yolu değildir. Ama buruna damla damlatmak caiz değildir, çünkü burun geçirir. Bu yüzden Ra­sûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Abdest alırken suyu burnuna iyice çek, ancak oruçlu isen yapma."

Bu hadisten de anlaşılacağı gibi, kim böyle yaparda tadını boğazında hissederse orucunu kaza eder. Başarı Allah'tandır.

9- Eğer bir insanın dişinde ağrı olsa, gittiği doktor di­şini temizlese, doldursa veya çekse bunun oruca bir etkisi var mıdır? Eğer doktor dişini iğneyle uyuştursa bu oruca etki eder mi?

Cevap: Bu soruda anlatılanların orucun sağlamlığına etki­si yoktur. Bilakis böyle yapması serbestin Yalnız ilaç veya kan gibi şeylerin midesine kaçmasından kendini koruması gerekir. Yine soruda bahsedilen vurulan iğneninde, yeme ya da içme gibi birşey olmadığından dolayı orucun sağlamlığına bir etkisi yoktur. Doğru olanı orucu sağlam ve tamdır, bozulma­mıştır.

10- Namazı terk eden birisinin oruç tutmasının hükmü nedir? Böyle birisinin orucu kabul olur mu?

Cevap: Namazı kasten terk eden kafir olup dinden çıkaca­ğından dolayı ne orucu ne de diğer amelleri Allah'a tevbe edene kadar kabul olmaz. Çünkü Allahû Teâla şöyle buyur­maktadır:

"Eğer onlarda Allah'a ortak konsalardı yapmakta olduk­ları amelleri elbette boşa giderdi." (Enam: 88)

Bu âyete benzer diğer âyet ve hadislerde de aynı hüküm vardır. İlim adamlarından bir grup ise namazın farz olduğunu kabul etmekle birlikte tembellikten dolayı terk edenin kafir olmayacağı ve diğer amellerinin de boşa gitmeyeceği görü­şündedirler. Doğru olan görüş birinci görüştür. Çünkü farz olduğunu kabul etmekle birlikte terkedenin kafir olduğuna dair birçok delil vardır. Bunlardan bir tanesi Rasûlullah (s.a.v.)'in şu hadisidir:

"Kişinin, şirk ile küfür arasında namazı terk etmesi var­dır."

Bu hadisi Müslim sahihinde Cabir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.

Yine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Bizimle kafirler arasındaki fark namazdır. Kim onu terk ederse kafir olur."

Bu hadisi İmam Ahmed ve dört sünen sahibi sahih bir senetle Bureyde b. Husayn el-Eslemi (r.a.)'dan rivayet etmiş­lerdir. Bu konuda büyük alim İbnul Kayyim "Namazı terk et­menin hükmü" adlı kitabında çok geniş açıklama yapmıştır. Bu faydalı kitap okunursa güzel olur.

11- Farz olduğunu inkar etmeden Ramazanda oruç tutmayanın hükmü nedir? Gevşeklik göstererek bir kere­den fazla tutmamak insanı İslâm'dan çıkarır mı?

Cevap: Kim kasten özürsüz olarak Ramazan orucunu tut­mazsa, alimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre kafir olmaz fakat büyük günah işlemiş olur. Allah'a tevbe ederek kaza etmesi gerekir. Çünkü bu konuda gelen delillere göre, kim farz olduğunu inkar etmeden tembellikten dolayı orucu terk ederse kafir olmaz. 17. sorunun cevabında da geçtiği gi­bi böyle biri, eğer özürsüz olarak gelecek Ramazan'a kadar kaza etmemişse, kaza ile birlikte her gün için bir fakiri doyur­ması gerekir. Aynı şekilde farz olduğunu inkar etmeden, gücü yettiği halde zekât vermeyen ve hac yapmayan da kafir ol­maz. Geçmişte vermediği senelerin zekâtını verir. Yine Al­lah'a tevbe ederek yapmadığı haccını yapar. Böyle birinin, farz olduğunu inkar etmediğinden dolayı kafir olmayacağına dair şer'i deliller vardır. Bir hadiste geçtiği üzere, zekâtı ka­bul ettiği halde malının zekâtım vermeyenin, kıyamet günü o mal ile azap edileceği daha sonra da (Allah'ın dilemesine gö­re) ya cennete yada ateşe gideceği vardır.

12- Hayızlı olan bir kadın Ramazan'da gündüz vakti temizlenirse ne yapar?

Cevap: Alimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre, şer'i özürü ortadan kalktığı için hemen oruca başlar, hem de o günü daha sonra kaza eder. Bunun bir örneği aynı Ramazan'ın başlangıcı olan ayın gündüz vakti görülmesi gibidir. Alimlerin çoğunluğuna göre, Müslümanlar hemen o günün orucunu tutarlar hem de daha sonra o günü kaza ederler. Aynı şekilde yolculukta olan birisi eğer evine gündüz vakti dö­nerse, alimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre, yolcu­luk özürü ortadan kalktığı için günün kalan kısmını oruçlu ta­mamlar, hem de daha sonra o günü kaza eder. Başarı Al­lah'tandır.

13- Oruçlu birisinden burun kanaması gibi kan çıkar­sa bunun hükmü nedir? Oruçlu birinin kan vermesi veya tahlil için kan aldırması caiz midir?

Cevap: Oruçlu birisinden burun kanaması veya istihaze kanı gibi kan çıkarsa oruç bozulmaz. Orucu sadece hayız (âdet kanı), nifas (doğumda gelen kan) ve hacamat[2] (kafadan alınan kan) bozar. "

Oruçlu ihtiyaçtan dolayı kan tahlili yaptırırsa birşey ol­maz, oruç bozulmaz. Ama kan bağışı yapacaksa bunu iftar vaktinden sonraya ertelemesi daha uygundur. Çünkü kan miktarı aynı hacamatta olduğu gibi çoktur. Başarı Allah'tan­dır.

14- Oruçlu birisinin, güneşin battığını veya sahur vak­tinin bitmediğini zannederek yemesinin ve içmesinin veya hanımıyla cinsi münasebette bulunmasının hükmü nedir?

Cevap: Alimlerin çoğunlunun görüşüne göre doğru olanı, eğer yemiş ve içmişse o günü kaza eder, eğer hanımıyla cin­si münasbette bulunmuşsa zihar keffaretini verir. Yani bir kö­le azad eder, buna imkan bulamayan ardarda iki ay oruç tutar, bunada gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur. Bu insanların kolaya kaçmasını önlemek ve orucu korumak içindir.

15- Ramazan'da oruçlu olarak hanımıyla cinsi müna­sebette bulunanın hükmü nedir? Yolcu olan birisi eğer oruç tutmamışsa, hanımıyla cinsi münasebette bulunması caiz midir?

Cevap: Ramazan'da oruçlu olarak hanımıyla cinsi müna­sebette bulunan birisi zihar keffaretini verir ve o günün orucunuda kaza eder. Yani bir köle azad eder, buna imkan bulamazsa ardarda iki ay oruç tutar, buna da gücü yetmezse alt­mış fakiri doyurur. Yaptığı bu işten dolayı da Allah'a tevbe eder. Ama eğer yolculuktan veya hastalıktan dolayı oruç tut­mamış da hanımıyla cinsi münasebette bulunmuşsa keffaret gerekmez. Çünkü yolcu ve hasta olan oruç tutmayabilir, do­layısıyla da hanımıyla cinsi münasebette bulunabilir. Allahû Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder." (Bakara: 184)

Bu konuda kadının hükmüde aynı erkeğin hükmü gibidir. Eğer bir kadın Ramazan'da oruçlu iken kocasıyla cinsi müna­sebette bulunmuşsa keffaret verir ve o günün orucunu kaza eder. Eğer kadın yolcu veya hasta ise keffaret gerekmez.

16-Astım ve nefes darlığı gibi hastalığı olan oruçlu bi­rinin ağzına sprey gibi ilaçları sıkmasının hükmü nedir?

Cevap: Eğer mecbur kalırsa kullanabilir. Allahû Teâla şöyle buyumaktadır:

"Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır." (Enam: 119)

Çünkü bu durum yemeye ve içmeye benzememektedir. Tahlil için kan aldırmaya ve gıdalanmak için (serum gibi) ol­mayan iğne vurulmaya benzemektedir.

17- Oruçlu birinin muhtaç kaldığında hukne'yi (kabız olduğunda dübürden alman şırınga veya fitili) kullanma­sının hükmü nedir?

Cevap: Alimlerin iki görüşünden en doğru olanına göre eğer muhtaç kalırsa kullanmasında hiçbir sakınca yoktur. Şeyhül İslâm İbn Teymiyye hukne'yi kullanmayı uygun gör­müştür.

18- Oruçlu biri elinde olmadan istemeyerek kusarsa hükmü nedir? O günü kaza eder mi?

Cevap: Kaza etmez. Ama kasten kusarsa kaza eder. Çün­kü Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Kim kusarsa kaza etmez. Fakat kasten kusarsa kaza eder."

Bu hadisi İmam Ahmed ve dört sünen sahibi sahih bir senedle Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayet etmiştir.

19-Oruçlu birinin diyaliz makinesinde böbrek kanını değiştirmesinin hükmü nedir? Kaza etmesi gerekirmi?

Cevap: Temiz kan aldığı için kaza etmesi gerekir. Eğer bununla birlikte başka bir madde de almışsa orucu bozulur.

20-Kusmak orucu bozar mı?

Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Kim kendiliğinden kusacak olursa, üzerine kaza gerekmez. Kim de isteyerek kusarsa orucunu kaza etsin.”
(Ebu Dâvud, Savm: 32; Tirmizî, Savm: 25; İbni Mâce, Savm: 16)
Ağız dolusu kusmak, biri kendiliğinden gelen, diğeri de isteyerek olmak üzere iki şekilde meydana gelmektedir. Bir hastalıktan dolayı ağız dolusu olarak kendiliğinden gelen kusuntu kendi kendine içeri giderse ittifakla oruç bozulmaz. Fakat, kişinin kendi isteğiyle içeri çekilirse İmam Muhammed’e göre oruç bozulur, İmam Ebû Yusuf’a göre bozulmaz.
Kişinin kendi zorlamasıyla gelen ağız dolusu kusuntu orucu bozar. Çünkü, bu durumda iken az çok tekrar mideye bir şeyler gider. Bu şekilde bozulan bir orucun sadece kazası gerekir. Fakat, ağız dolusundan az olup tekrar kendiliğinden içeri giderse İmam Muhammed’e göre orucu bozar, İmam Ebû Yusuf’a göre bozmaz. İnsanın kendi isteğiyle içeri giderse her iki imama göre oruç bozulur.
Kendi zorlamasıyla gelen kusuntu veya kendiliğinden geldiği halde kusuntunun bir kısmı insanın kendi isteğiyle içeri girerse ve insan bu hareketiyle orucunun bozulduğunu bilir ve bir şeyler yiyip içerse bundan sadece kaza gerekir.
Esas itibariyle bir hata eseri olarak oruç bozulunca hiçbir şey yiyip içmeden iftara kadar beklemek vaciptir. Bir hata sonucu bozulan oruçtan sonra kusmada olduğu gibi yeyip içmek sâdece kazâyı icap ettirir, keffâreti gerektirmez.İstemeyerek kusmak ağız dolusu bile olsa orucu bozmaz.

21-Hamile ve süt emziren kadın oruç tutabilir mi?

Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anh rivayet ediyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyuruyorlar ki:

Şüphesiz ki Allah (Azze ve Celle) yolculuk halinde bulunan kimseden orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Hamileden ve süt emziren kadından da orucu kaldırmıştır.”
(Ebu Davud, Savm: 44, Tirmizi, Savm: 21; İbni Mâce Sıyam: 12)
Hamile hanımlar ve bebeğini emziren anneler, oruç tutmaya dayanamıyorlarsa, Ramazan ayı içinde oruç tutmazlar. Ramazan’dan sonra uygun bir zamanda tutamadıkları oruçlarını sıraya uymaya gerek duymadan kaza ederler.

22-Bir özür olmadan oruç yemenin günahı nedir?

Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anhın rivayetine göre Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:

Hiçbir mazereti olmadan, bile bile Ramazan’da bir gün oruç bozan kimse, bir sene boyu oruç tutsa dahi kafi gelmez.
(İbn-i Mâce, Sıyam: 14)
Hadis-i şeriften, kasten Ramazan orucunu bozmakla ne kadar büyük bir mesuliyet, telafisi güç bir hata işlenmiş olduğu anlaşılıyor.
Hiçbir özrü yokken kasten oruç bozan kimse 60 gün keffaret orucu tutarak borcunu ödemiş olsa da, bozmuş olduğu o orucun sevabını bir daha elde edemez. O fazileti bulamaz.
Peygamberimizin de ifade buyurduğu gibi, keffaret orucu değil de, bir yıl boyu oruç tutsa bile aynı mükâfata kavuşamaz.

Çünkü vaktinde yapılan bir ibadetin sevabına, faziletine, kazası yapılmakla ulaşmak mümkün olmaz.

23-Ramazan orucunu tutmamanın cezası nedir?

Ebu Ümame el-Bahili Radiyallâhu Anh şöyle rivayet etmiştir:

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu işittim:
Ben uyuyorken, iki adam gelip iki koltuğumdan tutarak çıkması zor bir dağa götürdüler ve:
“Buraya çık” dediler.
Ben de:
“Çıkamam” deyince:
“Biz onu sana kolaylaştırırız” dediler.
Bunun üzerine dağa çıkmaya başladım. Ortasına gelince âniden kuvvetli sesler duyuldu.
Ben, “Bu sesler nedir?” deyince:
“Cehennem halkının feryadı” dediler.
Tekrar gitmeye başladık. Bir de gördük ki avurtları yarılmış, bu yarıklardan kanlar akan, ayakları bağlanmış bir topluluk!
Ben, “Bunlar kim?” dedim.
“Oruçlarını vaktinden önce yiyenler (oruç tutmayanlar)” dediler.
(et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:453.)

24-Ramazan' da yolculuk yapmamız gerektiğinde orucumuzu bozmalı mıyız, yoksa devam mı etmeliyiz?

Kur'an-ı Kerim' de bu hususda Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

"(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. ..." (Bakara Suresi, 185)
Ayetden de anlaşıldığı üzere bir yolculukda eğer zorluk çekilecekse mü'minin orucunu başka bir zaman kaza etmek üzere yemesinde bir sakınca yoktur. Bir hadis-i şerifde zorlukların bulunduğu zamanda bizzat Efendimizin (ASM) ümmetine örnek olmak için kendi orucunu bozduğunu görmekteyiz:

Hz. Câbir Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Fetih yılında Mekke’ye yönelerek Ramazan ayında yola çıkmıştı.
Kürâ’u’l-Gamim adıyla anılan yere gelinceye kadar kendisi de, beraberindekiler de oruç tuttular.
Sonra orada bir bardak su istedi ve bardağı kaldırdı. Herkes bardağa baktı. Sonra sudan içti.
Bundan sonra bazıları kendisine, “Halkın bir kısmı oruç tuttu” diye haber verdi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Onlar âsilerdir. Onlar âsilerdir!” buyurdular.
(Müslim, Sıyâm: 90; Tirmizî, Savm: 18; Nesâi, Savm: 49)
Burada oruç tutanlara asi denilmesi, isyan çıkaran manasında değildir. Kavurucu çöl koşullarında, mühim bir sefer esnasında kendilerini güçsüz bırakacak bir oruca inat edip devam etmek isteyenlerin kendi nefislerine yaptıkları zulümden dolayı bu şekilde vasıflandırılmışlardır.
Diğer bir hadis-i şerif de ise yine Efendimiz (asm) şartların ağır olduğu dönemde oruç tutmayanların kârlı olduğunu buyurmuştur:

Hz. Enes Radiyallâhu Anh anlatıyor:

Biz bir seferde Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemle beraberdik. Aramızda bir kısmı oruç tutuyor, bir kısmı da tutmuyordu. Sıcak bir günde bir yerde konakladık. Gölgelenenlerin çoğu elbisesi olanlardı. Bir kısmımız güneşe karşı eliyle korunuyordu.
Bir ara oruçlular yığılıp kaldılar, oruçsuzlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları suladılar.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Sallallâhu Aleyhi Vesellem:
“Bugün sevabı oruçsuzlar kazandı” buyurdular.
(Buhari, Cihâd: 71; Müslim, Sıyâm: 100; Nesâi, Savm: 52.)
Yine benzer bir hadis-i şerif de ise Efendimiz (asm) zor şartlarda oruç ibadetine devam da inat etmenin dindarlıkdan olmadığını ifade etmişlerdir:

Hz. Câbir Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem bir seferdeydi. Etrafına insanların toplandığı bir adam gördü, ona gölge yapıyorlardı.
“Nesi var?” diye sordu.
“Oruçlu biri!” dediler.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem:
“Seferde oruç birr (Allah’ı memnun edecek dindarlık) değildir” buyurdular. (Buhari, Savm: 36, Müslim, Sıyam: 92; Ebu Dâvud, Savm: 43; Nesâi, Savm: 48.)
Çünkü yukarıdaki ayet-i kerimede de Yüce Rabbimiz : "Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez." buyurmaktadır. Kulun kendini zorluklara sürüklemesi ise Cenab-ı Allah'ın bize ihsan ettiği vücud emanetine ihanet etmek, ona bir nevi zulmetmektir. Bu konuda dinimizin gösterdiği kolaylıkları Efendimiz her fırsatta çevresindekilere örnek göstermiştir:

Amr ibni Ümeyye ed-Damri Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Bir sefer dönüşü Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme uğradım. Bana:
“Ey Ebu Umeyye, sabah yemeğini bekle (beraber yiyelim)” buyurdular.
Ben, “Oruçluyum” dedim.
“Öyleyse gel yaklaş, sana yolcudan haber vereyim de dinle!” dedi ve devamla:
“Allah Teâla Hazretleri yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırdı” buyurdu. (Nesâi, Savm: 50)
Muhammed ibni Ka’b anlatıyor:
Ramazan’da Enes ibni Malik Radiyallâhu Anhın yanına geldim. Sefer hazırlığı yapıyordu. Devesi hazırlandı, yolculuk elbisesini giydi. Yemek getirtip yedi. Ben kendisine:
“(Yola çıkarken orucu bozmak) sünnet midir?” diye sordum.
“Evet!” dedi ve bineğine atlayıp yola çıktı. (Tirmizî, Savm: 76)
Aşağıdaki hadis-i şerifler de ise zorluğun azaldığı durumlar için Efendimizin (asm) oruç tutmaya müsade ettiğinizi görüyoruz:

Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor:
Hamza ibni Amr el-Eslemi Radiyallâhu Anh, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemden yolculuk sırasında tutulan orucu sordu. Kendisi çok oruç tutan birisiydi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle cevap verdiler:
“Dilersen tut, dilersen tutma.”
(Buhari, Savm: 33; Müslim, Sıyâm: 103; Muvatta, Siyâm: 24; Tirmizî, Savm: 19; Ebu Dâvud, Savm: 42)
Hz. Enes Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Biz Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem ile beraber (seferde) idik. Bir kısmımız oruçlu, bir kısmımız oruçsuz idi. Ne oruçlu oruçsuzu ayıplıyor, ne de oruçsuz oruçluyu kınıyordu.
(Buhari, Savm: 37; Müslim, Sıyâm: 98; Muvatta: 23; Ebu Dâvud, Savm: 42)
Ebu Said el-Hudri Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemle beraber Ramazan ayında yolculuğa çıkardık. Ne oruç tutan tutmayanı, ne de tutmayan tutanı ayıplardı. (Müslim, Sıyam: 95; Nesâi, Sıyam: 59)
Yolculuk esnasında imkanı bulunanların oruçlarını tutmayı tercih etmeleri daha sevaplıdır. Yukarıdaki örneklerde rahatlıkla anlaşıldığı gibi, yolculukda orucu bozmanın nedeni zorluğun bulunmasıdır. Bu zorluğun bulunmadığı dönemlerde mü'minin orucunu tutmayı tercih etmesi uygun olacaktır.
Konuyla alakalı asr-ı saadetten bir örnek:

Seleme ibni Muhabbak Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Kim sefer sırasında Ramazan’a erer ve yanında kendisini karnını doyuracak yere kadar götürecek bir bineği varsa, nerede olursa olsun orucunu tutsun.” (Ebû Dâvud, Savm: 44)
Bakara Suresinin 184. âyet-i kerimesinde hasta ve yolcuların daha sonra tutmak üzere Ramazan’da oruç tutmayabilecekleri belirtilirken, “Oruç tutmanız –bilirseniz– sizin için daha hayırlıdır” buyurulur.

Bu hadislerden özetle şöyle bir hüküm çıkıyor:
Yolculuk hali, sıkıntılı ve meşakkatli olduğu için dinimiz bu hususta namaz ve oruç gibi ibadetlerde kolaylıklar sunmuştur.
Yolculuk anında, yani seferî iken dört rekâtlı namazları iki rekât kılar.
Oruçta da serbesttir. Âyette de açıkça belirtildiği gibi, gerçekten bir sıkıntı ve zorluk çekmeyecekse, Ramazan’dan sonraki günlerde kaza etmek şartıyla tutmayabilir.
Bu bir dinî ruhsat ve kolaylıktır. Şayet rahatlıkla tutma imkanı var ve herhangi bir sıkıntı çekmiyorsa, oruç tutması daha faziletli ve sevaplıdır.
Günümüzde yolculuklarda şartlar kolaylaştırılmış, eskiden günler, haftalar hatta aylar alan yolculuklar, saatlere dakikarala inmiş durumdadır. Dolayısıyla bu ruhsatı kötüye kullanmakdan kaçınmalı, eğer herhangi bir zorluk olmayacaksa orucumuzu bozmamalıyız.

25-Bazen farklı ülkelerde hilalin görüldüğü söylenerek erken oruç tutulabiliyor. Hilali görmede ölçü nedir? Bu durumlarda inanların nasıl hareket etmesi gerekir?

Ramazan orucuna başlamak için Efendimiz hilalin görülmesini emretmiştir. Bu konuda rivayetlerde geçen birkaç örneği aşağıda sunuyoruz :
İbni Ömer Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan’dan söz ederek buyurdular ki:
Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine (müteakip) hilâli görünceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin.
(Buhari, Savm: 11; Müslim, Sıyâm: 9; Muvatta, Sıyâm: 1; Ebu Dâvud, Savm: 4); Nesâi, Savm : 10, 11)
Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ anlatıyor:

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Şaban ayının günlerini hesapladığı kadar başka bir ayın günlerini hesaplamazdı. Sonra Ramazan hilâlini görünce oruca başlardı. Eğer bulut araya girer (hilâli göremez) ise (Şaban’ı) otuz gün olarak hesaplar, sonra Ramazan orucuna başlardı. (Ebu Dâvud, Savm: 6)
Yukarıdaki rivayetlerde anlaşıldığı üzere, ramazanın başlamasında esas hilalin görülmesidir. Fakat hilal Cenab-ı Allah'ın takdir ettiği bir düzen çerçevesinde hareket etmekde, programını aksatmamaktadır. Günümüzde ayın hareketleri çok öncesinden takip edilebilmekde, dolayısıyla hilalin çıplak gözle görülmesi zorunluluğu yerine ilim adamlarının verdiği bilgiler kafi gelebilmektedir.
Bu konuda özellikle aşağıdaki zikredeceğimiz rivayet manidardır:
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:

Bir bedevi Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme gelerek:
“Ben hilâli (Ramazan hilâlini) gördüm!” dedi. Sallallâhu Aleyhi Vesellem:
“Allah’tan başka ilâh olmadığına şehadet getirir misin?” dedi.
Adam buna da, “Evet!” diye cevap verince, Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem:
“Ey Bilal! dedi, halka yarın oruç tutmalarını ilan et!”
(Ebû Dâvud, Sıyam: 14; Tirmizî, Savm: 7; Nesai, Savm: 8; İbni Mâce, Sıyam: 6)

Efendimiz hilali görme konusunda bir bedevinin yaptığı yemini kabul etmektedir. Efendimizin, bir bedevinin şahitliğini kabul ettiğine bakıldığında, bugün bazı insanların onlarca ilim ehlini dikkate almamalarının bariz bir hata olduğu açıktır.
Kaldı ki, İslam aleminde bu tür ihtilaflar fitneye vesile olmak da, inananların çelişki içerisine düşmelerine neden olmaktadır. Oysa ki fitne yüce kitabımızda adam öldürmekden daha kötü olarak vasıflandırılmıştır. (Bakara,191)
Efendimiz; oruçda, bayramda ve diğer dini amellerimizde ümmetin ortak hareket etmesini tavsiye etmiş ve ancak amelin bu şekilde muteber olacağını ifade etmiştir:

Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
(Muteber) oruç, (hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (Muteber) iftar, hep beraber ettiğiniz gündekidir. (Muteber) kurban hep beraber kurban kestiğiniz gündekidir.
(Tirmizî, Savm 11; Ebu Dâvud, Savm 5)
Bu hususda diğer önemli bir konu ise, ramazanın bazen 29 bazen de 30 çekebilmesi durumudur ki, bu konuda hem bilimsel gerçekler hem de Efendimizin (asm) rivayetlerinde, Ramazan'ın bazen 29 bazen de 30 olabildiği görülmektedir.
Dünyanın düz bir küre olmaması, kutuplardan hafif basık olması, ayın dünya etrafında dönerken kateddiği mesafeyi arttırıp azaltmasına neden olabilmekde, bu ise ayların günlerinin farklı olmasına neden olmaktadır.
Peygamber Efendimiz (ASM) aylardaki bu farklılıklara rivayetlerden gördüğümüz üzere dikkat etmiş, ramazanın bazen 29 bazen de 30 olabileceğini vurgulamışır:
Abdullah ibni Ömer Radiyallâhu Anhüma anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Ramazan ayı şöyle, şöyle şöyledir (Bu sırada iki elini bütün parmaklarıyla iki sefer çırptı, üçüncü çırpışta sağ veya sol başparmağını yumdu).
Müslim ve Nesai’den gelen bir rivayette, Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem:

Biz ümmi bir milletiz; ne yazı, ne de hesap biliriz. Ay, şöyle şöyledir” dedi.
Yani bir defasında yirmi dokuz, bir defasında otuz gösterdi” denmiştir. (Buhari, Savm: 13; Müslim, Savm: 13-15; Ebû Dâvud, Savm: 4; Nesai, Savm: 17)
Netice itibariyle; Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan hilalini gördükten sonra oruca başlamış, Şevval hilalini görünce de bayram yapmıştır.
Hilali görerek oruca başlama konusunda da dikkatli hareket etmiş, herkesi görmeye teşvik etmiş, gören çıkınca da onun şahitliği üzerine orucu başlatmıştır.
Hilali görmede mutlaka çıplak gözle görülecek demek de, bir zorlamadır ve inandırıcı bir davranış değildir.
Önemli olan, hilalin ilk gece akşam saatlerinde görülmesidir. Zaten ilk gün hilal çok ince olacağı için herkesin açık ve net olarak görebilmesi mümkün değildir.
Bunun için teleskopla, astronomi biliminin verilerini kullanarak hilali gözetleyip görmek de “hilali görme” anlamına gelmektedir.
Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Biz ümmi bir milletiz, ne yazı ne de hesap biliriz” buyururken de bunun bir hesap işi olduğunu da bildiriyor.
O dönemde astronomik hesaplar bu kadar ileri seviyede değildi.
Ama bugün hilali gözetleme meselesi ve Ramazan veya Şevval hilalinin görülmesi astronomi için çok basit ve sıradan bir iş haline gelmiştir.
Diğer yandan yukarıda mealini verdiğimiz hadiste Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Müslümanların birlikte hareket etmelerine de dikkat çekmiş ve bize birlik mesajı vermiş bulunmaktadır.
Astronomi ilmi, yıllar sonra ayın ve güneşin tutulacağını nasıl haber veriyor ve saniyesi saniyesine aynen çıkıyorsa, teleskopla hilali görme meselesine de aynı şekilde itibar etmek en isabetli olanıdır.
Ama bu hiçbir zaman çıplak gözle hilali gözetlemeye engel olmadığı gibi, hilali gözetlemeyi terk etme anlamını da taşımaz.

26-Oruçlu iken misvak kullanılır mı?

Âmir ibni Rebia Radiyallâhu Anh anlatıyor:

Ben Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemi, oruçlu iken misvak kullandığını sayamayacağım kadar çok gördüm.
(Buhari, Savm: 27; Ebu Dâvud, Savm: 26; Tirmizî, Savm: 29)
İbni Ömer Radiyallâhu Anhümâ şöyle demiştir:

Oruçlu, günün başında ve sonunda misvak kullanır.” (Buhari, Savm 25)
Hadislerden anlaşıldığı üzere oruçluyken misvak kullanmak Efendimizin sünnetinde olan bir davranıştır. Ancak bu konuda sünnet sarrafı olan mezhep imamlarımızın, tüm rivayetleri nazara alarak, bazı detaylar için de içtihat yaptıklarını görüyoruz.
Oruçlu kimse için su ile ıslatılmış misvak ve fırça kullanmak, İmam Ebû Yûsuf'a göre mekruhtur. İmam-ı A'zam ile İmam-ı Muhammed'e göre ise oruçlunun su ile ıslatılmış misvak veya fırça kullanmasında hiç bir kerahet yoktur. Oruçlu iken diş macunu sürülmüş fırça kullanmakta ise, mutlak mânada kerahet vardır. Sakınılması icabeder. Ama oruç bozulmaz.

27-Sabah kalktığında cunüp olan birisi orucuna nasıl devam etmelidir? Kan aldırmak orucu bozar mı?

Ebu Said Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Üç şey vardır ki orucu bozmaz: Hacamat olmak (kan aldırmak), kusmak, ihtilam olmak.
(Tirmizî, Savm 24)
Hadisden anlaşıldığı üzere kan aldırmak orucu bozmamaktadır. Ayrıca alkollü bezle o bölgenin temizlenmesi de orucu bozmaz.
Ebu Bekr ibni Abdirrahman Radiyallâhu Anhın anlattığına göre, babası Mervan’a, Hz. Âişe ve Ümmü Seleme Radıyallahu Anhümânın kendisine şunu haber verdiklerini söylemiştir:

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Ramazan ayında, rüya sebebiyle olmaksızın cünüp olarak fecir (sabah namazı) vaktine ulaştığı olurdu da, kalkıp yıkanır ve orucunu tutardı.
(Buhari, Savm: 22, 25; Müslim, Sıyâm: 76; Muvatta, Sıyâm: 12; Ebu Dâvud, Savm: 36; Tirmizî, Savm: 63; Nesâi, Tahâret: 123)
Cünüp olarak oruca başlamak veya oruç tutmak caizdir ve orucu bozmaz. Ancak bir vakit namazı kazaya bırakacak kadar cünüp durmak caiz olmadığından gusül abdesti almak gerekir. Gusül abdesti alırken ağız da yıkanır. Suyu boğazdan akıtmayacak şekilde ağız yıkanmalıdır. Gargara yapmak şart değildir.

28-Oruçluyken orucu bozan fiillerden birini işleyen birisinin keffaret olarak ne yapması gerekir?

Hz. Ebu Hüreyre Radıyallahu Anh anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme bir adam geldi ve:
“Ey Allah’ın Resulü, helâk oldum” dedi.
Aleyhissalâtü Vesselâm, “Seni helâk eden şey nedir?” diye sorunca:
“Oruçlu iken hanımıma temas ettim” dedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem ile aralarında şu konuşma geçti:
“Azad edecek bir köle bulabilir misin?”
“Hayır!”
“Üst üste iki ay oruç tutabilir misin?”
“Hayır!”
“Altmış fakiri doyurabilir misin?”
“Hayır!”
“Öyleyse otur!”
Biz bu minval üzere beklerken, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Veselleme içerisinde hurma bulunan bir büyük sepet getirildi.
“Soru sahibi nerede?” diyerek adamı aradı.
Adam, “Benim! Buradayım!” deyince, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem:
“Su sepeti al, sadaka olarak ver” dedi.
Adam, “Benden fakirine mi? Allah’a yemin ediyorum, Medine’nin şu iki kayalığı arasında benden daha fakiri yoktur” cevabını verdi.
Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem güldüler ve:
“Öyleyse bunu ailene yedir!” buyurdular.
(Buhari, Savm: 29, 31; Müslim, Sıyâm: 81; Muvatta, Sıyâm: 28; Ebû Dâvud, Savm: 37; Tirmizî, Savm: 28)
Bu hadiste Peygamberimiz, hanımıyla cinsel temasta bulunan birisine çok tatlı bir anlatımla keffareti anlatıyor. Meselenin fıkhî yönü bellidir ve bütün fıkıh kitaplarında mevcuttur. Hadiste geçtiği üzere uygulanır.
Ancak bir meselede Efendimiz, İslâmda var olan kolaylığı öğretiyor, insanları sık boğaz yapmamayı, onlara müsamahakâr davranmayı, İslâmdan soğutmamayı ders veriyor.
İmsak vaktinden akşam ezanının okunmasına kadar aşağıda sayılacak hususlardan herhangi birini mecbur kalmadan, zorlanmadan, unutma durumu olmadan isteyerek işleyen bir kimse için hem kazâ, hem de keffaret lâzım gelir:
1 - Cinsî münasebette bulunmak.
2 - Yemek, içmek veya ilâç yutmak.
3 - Ağzına ihtiyarsız giren yağmur, dolu ve kar suyunu isteyerek yutmak.
4 - Tütün içmek, tütün veya benzeri bir tütsü maddesini yakıp dumanını içine çekmek.
5 - Enfiye çekmek.
6 - İçyağı, pastırma veya çiğ et yemek.
7 - Susam tanesi kadar bir şey`i ağzına alıp yutmak veya çiğneyerek yemek.
8 - Azıcık tuz yemek. (Çok tuz yemek ise, sadece kazâyı gerektirir.)
9 - Zevcesinin veya sevdiği bir kimsenin tükrüğünü, ağız suyunu yutmak. Bu saydığımız şeylerde, bedenin tedâvisi veya tegaddîsi (gıdalanması ve beslenmesi) veyahut telezzüzü (zevk ve lezzet alması) vardır. Bu sebeble kazâ ile beraber keffâreti de gerektirir.
Ramazan orucunu kasden bozmanın keffareti: kesin bir farz olan orucu; meşru bir sebep yokken (kasden) bozmak bir suçtur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kim Ramazan ayında orucunu bozarsa, onun üzerine zıhar yapan kimsenin üzerine lâzım gelen şey (keffâret) gerekir" (İbnu'l Humâm, Fethu'l-Kadir, II, 70).
Dolayısıyle kasden orucunu bozan kimse arka arkaya altmış gün oruç tutmak zorunda kalır. Bu onun üzerine farzdır. Ayrıca bozduğu orucu kaza etmek durumundadır. el-Merginani: "Farz oruçların dışındakilerde (Nafile oruçlarda) keffaret yoktur. Çünkü Ramazan ayında tutulan farz orucu bozmak bir suç teşkil eder ve nafile oruçlarla aynı şekilde mütâlâa edilemez" (Merginâni, a.g.e, I, 125).

29-Sürme çekmek, bir yaraya ilaç koymak, merhem sürmek orucu bozar mı?

Enes Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Bir adam gelerek:
“Ey Allah’ın Resulü, gözüm ağrıyor, oruçlu olduğum halde sürme çekiyorum (bu, orucumu bozar mı?)” diye sordu.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem: “Hayır (bozmaz)” dedi.
(Tirmizî, Savm: 30)
Hadisden aşağıdaki hükümler anlaşılmaktadır:
1- Göze sürme çekmekle oruç bozulmaz.
2- Baş veya karındaki bir yaraya konulan ilâç, vücuttan içeri girmedikçe oruç bozulmaz.

30-Hamile ve süt emziren kadın oruç tutabilir mi?

Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anh rivayet ediyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyuruyorlar ki:

Şüphesiz ki Allah (Azze ve Celle) yolculuk halinde bulunan kimseden orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Hamileden ve süt emziren kadından da orucu kaldırmıştır.”
(Ebu Davud, Savm: 44, Tirmizi, Savm: 21; İbni Mâce Sıyam: 12)
Hamile hanımlar ve bebeğini emziren anneler, oruç tutmaya dayanamıyorlarsa, Ramazan ayı içinde oruç tutmazlar. Ramazan’dan sonra uygun bir zamanda tutamadıkları oruçlarını sıraya uymaya gerek duymadan kaza ederler.

31-Cunupken oruç tutulabilir mi? Ve oruçlu iken gusul abdesti alınca suyu boğazımıza kadar çekip gargara yapmak zorunluluğu ortadan kalkar mı?

Cünüp olarak oruca başlamak veya oruç tutmak caizdir ve orucu bozmaz. Ancak bir vakit namazı kazaya bırakacak kadar cünüp durmak caiz olmadığından gusül abdesti almak gerekir. Gusül abdesti alırken ağız da yıkanır. Suyu boğazdan akıtmayacak şekilde ağız yıkanmalıdır. Gargara yapmak şart değildir.

32-hamileyken oruç tutmak konusunda kararsızım doktorum hamileler oruç tutmamalı diyor, bense daha sonra kaza edememekten korkuyorum bu durumda ramazanın içinde tutmadığım günler için fakire hayır yapsam daha sonra kaza etmeye çalışsam olurmu?

Hamilelikte tutamadığınız oruçları kaza etme niyetinde olmalısınız. Daha sonra bu oruçları kaza etme imkanınız olduğunda tutamadığınız oruçları kaza etmelisiniz. Oruç tutma kudretinde olan kimse fidye vererek bu borçtan kurtulmaz. Bu oruç borcundan ancak oruç tutarak kurtulabilirsiniz. Elinizde olmayan sebeblerden dolayı kazaya kalan oruçaları tutamadığınızda bundan sorumlu olmazsınız. Mesela; Hamilelikte orucunu kazaya bırakıp daha sonra tutma niyetinde olan bir hanım, bu oruçları kaza edemeden vefat etse bundan sorumlu olmaz.

33-ruj sürmek, parfüm kolonya vb. kokular sürmek orucu bozarmı?

Hayır bunların hiç biri orucu bozmaz. Ancak sürülen ruju kendine nikah düşen erkeklere göstermenin sorumluluğu vardır.

34-Kadınların regl (ay hali)olmaları durumunda oruç tutmaları ruhsata tabimidir yoksa kesin olarak yasakmıdır bir hocamızın ruhsatlı oldukları açıklamalarıyla oruç tutulmuştur eğer kati olarak yasaksa tutulan oruçlar yerine yeniden tutulması mı gerekir.

Hayız ve nifas halindeki kadınların oruç tutmaları haramdır. Hz. Âişe (r.anha) validemiz, "Bizlerden birisi Resul-u Ekrem (s.a.s) zamanında, hayızdan temizlendikten sonra orucunu kaza eder, namazı ise kaza etmezdi" (Fethül-Kadir, I,114) buyurduğu sabittir. Dolayısıyle hayız ve nifas halindeki kadınlar, o hal içerisinde iken oruç tutamazlar. Daha sonra geçirdikleri günleri (temizlendikten sonra) kaza ederler.

35-Göz damlası orucu bozar mı (ilaç olarak damlatılması gerektiğinde).

Konu ile ilgili Din İşleri Yüksek Kurulu'nun görüşü şöyledir:
"Mütehassıs göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilacın miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50 mikrolitre) oluşu ve bunun bir kısmının gözün kırpılmasıyla dışarıya atıldığı, bir kısmının gözden, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallar ve burun mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alındığı, ancak yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının sindirim kanalına ulaşabilme ihtimalinin bulunduğu dikkate alınarak İslâm fakihlerinin de belirttiği gibi göz damlasının orucu bozmayacağı sonucuna varılmıştır."

36-Geçmişte mutelif sebeplerden dolayı tutamadığım olruçlarım var tahmini bir hesapla 90 gün civarındedır. bu borcumu nasıl telafi edeceğim?

Kazâ ve Keffâret Nedir?
Kazâ: Hiç tutulmayan veya tutulmaya başlanıp da bozulan bir orucu sonradan günü gününe tutmaktır.
Keffâret ise: Kasden bozduğu bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak iki ay birbiri ardınca oruç tutmaktır.
Bu cezayı, yaşlılık, zayıflık ve hastalıktan dolayı yerine getiremeyen kimse, 60 fakiri sabah ve akşam olarak iki öğün doyurur. Doyurmak; yedirmek suretiyle olacağı gibi, yemek parasını fakirin eline vermekle de olur. 60 fakir yerine bir fakiri, 60 gün doyurmak da câizdir. Oruç tutmaya bedenî gücü yetmediği gibi fakiri doyurmaya da mâli gücü kâfi gelmeyen bir kimseden ise, keffaret cezası kalkar. Artık onun yapacağı şey, Allah`tan af ve mağfiret dilemektir.
Bir kazâ orucuna güneşin doğuşundan sonra niyet edilse, o oruç kazâ yerine geçmez, nâfile oruç tutulmuş olur. Kazâ oruçlarına mutlaka imsâk vaktinden önce niyet edilmesi şarttır.
Mehmet Dikmen
Orucun kazası , Ramazan sona erdikten sonra gelecek ramazan'a kadardır. Borcu ödemek için kazada acele etmek menduptur. Hemen yapılamayan her ibadetin kazasına azmetmek vaciptir.
İkinci Ramazan'ın vaktinin girmesine, tutulmayan oruçlar sığacak kadar bir zaman kaldığı zaman, kaza etmede acele etmek vaciptir.
Şafiiler, bir kimse Şer'i bir özür sahibi olmaksızın Ramazan'da oruç tutmamışsa bunu acele olarak kaza etmesi gerektiği düşüncesindedirler. Üzerinde Ramazan'a ait kaza borcu bulunan kimsenin nafile oruç tutması mekruhtur.
Fakat bir kimse kazayı yapmadığı halde ikinci Ramazan gelip çatarsa cumhura göre girmiş bulunan Ramazan çıktıktan sonra bu kişiye hem kaza hem de kefaret (fidye) lazım gelir. Hanefilere göre geciktirme ister bir özür sebebiyle olsun ister olmasın bu kişiye fidye gerekmez. Şafiilere göre yılların tekrarlanması ile fidyede tekrarlanır.
Vehbe Zuhayli, İsl.Fık.Ans.c.3,s.206
Bir müslümanın değişik zamanlarda tutamadığı oruçlarının toplamı 60 gün ise bunları değişik zamanlarda ayrı ayrı tutabilir.
Ancak Ramazan orucunu bozmaktan dolayı iki ay keffaret gerekmişse bunları ara vermeden tutması gerekir.

Ramazan ayında hiçbir özür yokken niyet ederek başlamış olduğu bir orucu bile bile bozan bir kimsenin keffaret cezâsı olarak iki ay oruç tutması gerekir. Bir senenin Ramazan’ında veya başka senelerde birden fazla bu şekilde oruç bozan bir kimseye tek keffaret icap eder. Şâyet oruç tutmaya güç yetiremiyorsa altmış fakire yemek yedirir.

Keffaret orucu iki Kamerî ay tutulur. Yani meselâ Rebîülâhir ve Recep ayında iki ay üst üste oruç tutan kimse keffaret borcunu ödemiş olur. Yani burada mutlaka altmış günü bulması gerekmez. Meselâ Rebîülâhir 30 gün, Receb ayı da 29 ün çekse toplam 59 gün tutacaktır. Buna bir de kaza ekler, böylece altmış günü bulmuş olur.

Fakat keffaret orucunun ilk gününe ayın birinci günü olarak değil de 5’inde veya 10’unda başlasa, artık bundan sonra aylar kaç çekerse çeksin 60 günü tamamlaması gerekir. Bir de kaza orucu tutarak toplam 61 günü bulmuş olur.

Keffaret orucunu hiç kesmeyip ara vermeden iki ay veya 60 gün tutmak gerekir. Meselâ, araya yolculuk, hastalık, Ramazan veya bayram, kadınların lohusalığı gibi bir hal girer de iki ayı veya altmış günü doldurmamış olursa, tutulan oruçlar keffaret orucundan sayılmaz, tamamı nafile olacağından yeni baştan tutmaya başlanması gerekir. Kadınların âdet halleri sıraya engel değildir. Âdetleri tamamlandıktan sonra gün geçirmeden kaldıkları yerden keffaret orucunu tutmaya devam ederler.

Kaza orucu keffaret orucu ile birlikte hesap edilmez. Yani iki ay üst üste keffaret orucunu tutan kimse kaza orucu olan bir günü ondan ayrı olarak tutar, onun içine katmaz, birlikte hesap etmez. Meselâ Receb’in birinci gününde keffaret orucuna başlayıp, Şaban ayı ile birlikte iki ay üst üste hiç ara vermeden tutan kimse esas olarak keffaret borcunu tutmuş olur. Kaza orucunu da daha sonra Ramazan’ı müteakip, meselâ bayramın ikinci günü veya istediği bir gün tutabilir. Böylece hem keffaret, hem de kaza borcunu tamamlamış sayılır. Recep ve Şaban aylarından birisinin 29 gün çekmesinin bir tesiri yoktur. Yani keffaret orucu tamamlanmıştır.

37-Orucu Bozup Keffareti veya Yalnız Kazâyı Gerektiren Haller Nelerdir?

Orucu Bozup Hem Kazâ Hem de Keffareti Gerektiren Haller Aşağıda sayılacak hususlardan herhangi birini mecbur kalmadan, zorlanmadan, unutma durumu olmadan isteyerek işleyen bir kimse için hem kazâ, hem de keffaret lâzım gelir: 1 - Cinsî münasebette bulunmak. 2 - Yemek, içmek veya ilâç yutmak. 3 - Ağzına ihtiyarsız giren yağmur, dolu ve kar suyunu isteyerek yutmak. 4 - Tütün içmek, tütün veya benzeri bir tütsü maddesini yakıp dumanını içine çekmek. 5 - Enfiye çekmek. 6 - İçyağı, pastırma veya çiğ et yemek. 7 - Susam tanesi kadar bir şey`i ağzına alıp yutmak veya çiğneyerek yemek. 8 - Azıcık tuz yemek. (Çok tuz yemek ise, sadece kazâyı gerektirir.) 9 - Zevcesinin veya sevdiği bir kimsenin tükrüğünü, ağız suyunu yutmak. Bu saydığımız şeylerde, bedenin tedâvisi veya tegaddîsi (gıdalanması ve beslenmesi) veyahut telezzüzü (zevk ve lezzet alması) vardır. Bu sebeble kazâ ile beraber keffâreti de gerektirir Orucu Bozup Yalnız Kazâyı Gerektiren Haller 1 - Çiğ pirinç yemek. 2 - Sade un veya sade hamur yemek. (Hamurun içinde yağ ve şeker katılmışsa keffaret de gerekir.) 3 - Bir anda çok miktarda tuz yemek. (Az miktarda tuz yemek ise, keffareti de gerektirir.) 4 - Taş, toprak, çakıl taşı, demir, bakır, altın gümüş gibi madenleri yutmak. 5 - Zeytin veya kiraz çekirdeği yemek. Kayısı çekirdeğinin içi yenirse, keffaret de gerekir. 6 - Ayva gibi olgunlaşmadan yenmeyen bir meyveyi, ham iken, tuzlamadan ve pişirmeden yemek. (Olmuş, pişmiş, tuzlanmış olursa keffaret de gerekir.) 7 - Henüz içi olmamış yeşil cevizi yemek. Veya bademi, fındığı ve kuru fıstığı kabuğuyla birlikte çiğnemeden yutmak. 8 - Boğaza huni ile bir şey akıtmak. 9 - Boğaza kaçan yağmur, kar veya doluyu istemeyerek yutmak. 10 - Abdest alırken boğazına veya burna su çekerken genzine hatâ ile suyun kaçması. 11 - İsteyerek boğazına veya burnuna duman çekmek. Sigara, anber gibi lezzet ve keyif verici bir duman olursa, keffaret de gerekir. 12 - Başkasının zorlaması sebebiyle oruç bozmak. 13 - Uyurken boğazına birisi tarafından su dökülmek. 14 - Unutarak yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu zannıyla bilerek yiyip içmek. 15 - Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar şey`i yemek. 16 - Kendi isteğiyle dışarı kusmak. Bu kusma ağız dolusundan az da olsa orucu bozar. 17 - Ağız dolusu kendiliğinden gelen veya isteyerek getirilen kusmuğu mideye çevirmek. 18 - Sahur vakti geçtiği halde, geçmedi zannıyla sahur yemek. 19 - Güneş battı, iftar oldu zannıyla oruç bozmak. 20 - Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak. İsterse kasden olsun... 21 - Hanımını öpmek, okşamak, sarılma, v.s. sebebiyle erkekten ve kadından meninin gelmesi. Şehvetlenip sadece mezinin gelmesi ile oruç bozumaz. 22 - Ramazan orucunu tutmaya niyet etmeden gündüz yeyip içmek de sadece kazâyı gerektirir. Keffaret icab etmez. Çünkü keffaret oruç tutmamanın değil, tutulan orucu bozmanın cezasıdır. 23 - Başkasının tükürüğünü veya ağzından çıkan lokmasını yutmak veyahut kendisinin ağzından çıkarıp dışarda biraz beklettiği lokmasını yemek... İnsan tabiatı bu gibi hallerden iğreneceği için, sadece kazâ gerekir: Ancak insanın, sevdiklerinin tükrüğünü yutması keffareti de icab ettirir. Çünkü insan bundan lezzet alır. 24 -Kalın bağırsaklarda su, glikoz ve bazı tuzlar emildiği için, gıda içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya orucu bozacak kadar su emilecek şekilde verilen suyun bağırsakta kalması durumunda oruç bozulur. Bu açıdan oruçluyken, büyük abdest temizliği yaparken aşırı gidilir de, su hukne yerine kadar ulaşırsa, orucu bozar. Hukne (lâvman için kullanılan) bir ilaçtır. Bunu kullanmaya "İhtikan" denir. Hukne için kullanılan özel alete de "Mıhkane = Şırınga" denir. Bu şırınganın ucu, aşağıdan (makaddan) nereye kadar yetişirse, oraya varacak kadar yapılacak bir istinca orucu bozar. Böyle bir istinca nerdeyse imkansızdır. Zaten bunun yapılması sağlığa zararlıdır. Bu nedenle normal şartlarda istinca yapmakla oruç bozulmaz. 25 - El ile meni getirmek (istimna` - mastürbasyon). 26 - Kan yutmak. Çoğunluğunu tükrük teşkil eden ağızdaki az kanı yutmak orucu bozmaz.

38-Aşı ve İğneler Orucu Bozar mı?

İnsan vücudunda gıdalanmaya esas olan kanal ve yollar iki kısımdır: a. Burun, kulak, ön ve arka yollar gibi tabiî ve aslî kanallar. Bunların herhangi bir yerinden vücudun iç kısmına geçecek olan maddeler ittifakla orucu bozarlar. İç kısma ulaşmıyanlar ise, orucu bozmazlar. b. İkinci kısım yollar ise, sonradan meydana gelen ârızî kanal ve yollardır. Vücuddaki bir kesik, yara, v.s. gibi. Bu yollardan içeri geçiş kesinlik kazandığı takdirde orucun bozulacağında yine ittifak vardır. Ancak iç kısma geçiş şüpheli durumlarda, İmameyn orucun bozulmadığı hükmünü vermiş, İmam-ı A`zam ise oruç bozulur demiştir. Görüldüğü gibi İmam-ı A`zam ile iki talebesi arasındaki ihtilâf esasta değil, keyfiyet üzerindedir. Yani içe nüfuz kat`iyet kazandığı zaman, onlara göre de oruç bozulmuş olmaktadır. Bir de iğne, mermi, ok gibi bir şey`in vücuda saplanıp vücudun içinde kaybolma durumu vardır ki, bu durumda da oruç bozulur. Ancak vücuda saplanan bu maddelerin bir kısmı vücud dışında kalırsa oruç bozulmaz. Bu genel kaideler ışığında iğne ve aşıları incelediğimizde şu durum ortaya çıkmaktadır: Çiçek aşısı gibi deri üzerinden yapılan aşı ve ilâçlamalar, orucu bozmaz. Çünkü deri vücudun dış kısmını teşkil eder. Bunun dışında kalan iğne ve aşılar, genel olarak damardan, kaba etten ve deri altından yapılmaktadır. Her üç halde de ilâç verilmeksizin vücudun derinliğine batırılan iğnenin bir tarafı dışta kaldığı için, yalnız batırmakla oruç bozulmaz. Ancak içeri ilâç, su gibi maddeler enjekte edilirse oruç bozulur. Çünkü bu maddeler vücud içinde kararlaşıp yerleşir. Damardan verilen ilâçlar ise, doğrudan doğruya kana intikal eder. Oradan organlara dağılır. Kaba et ve deri altındaki ilâçlar da yine içeriye nüfuz etmiş sayılır. Bu itibarla vücuda ilâç zerketmek için yapılan aşı ve iğneler, orucu bozarlar. Ancak keffaret icab etmez. Yalnızca kaza kâfi gelir. Önemli hastalığı olanlar, zaten oruçlarını bozabilirler. Bunlara oruçlu halde yapılan iğne ile oruçları bozulur. Sağlık durumları düzeldiğinde oruçlarını kazâ ederler. Bu gibi kimselerin mümkünse iğneyi geciktirerek geceleyin yaptırmaları daha iyidir. Vücuda dışardan kan vermek, ilâç vermek gibidir. Orucu bozar. Fakat kan aldırmak orucu bozmaz.

Abdestte ağza su verip geri boşalttıktan sonra, arta kalan yaşlığın tükrük ile beraber yutulması orucu bozmaz.

Dişlerin arasından çıkan kan, az olup tükrük içinde kaybolmakta ise, bu kanın yutulması oruca zarar vermez.

Ancak kan tükrüğe galebe çalacak çoğunlukta ise, bunu yutmakla oruç bozulur

39-Ağzın içindeki çürük dişe konan ilaç, orucu bozmuyor da, dil altına konan hap, niçin orucu bozuyor? Vücuttaki sağlam deriye konan ilaç emilse bile orucu bozmuyor da, ağızdaki sağlam deriye konan ilaç emildiği için niye orucu bozuyor?
CEVAP
Dilaltındaki deri, vücudun dışındaki deri değildir. Yumuşak, kaygan bir dokudur. Tıpta buna mukoza deniyor. Çok farklı özelliğe sahiptir. Birbiri ile asla mukayese edilmez. Dişin yapısı da mukozanın yapısından farklıdır.
Bu hususta uzman doktorumuz diyor ki:
Dilaltına ilaç konunca, sinir sisteminin uyarısı ile beyne çok acil haber gider. Beyin, dilaltındaki refleksleri otomatik olarak harekete geçirir. Sonra, tükürük salgı sistemi çalışıp, tükürük üretir, sulandırır. Sulandıktan sonra, reflekslerin uyarmasıyla, kılcal damarlar harekete geçer ve emilerek en kısa zamanda kana karışır. Tükürük salgısı olmazsa, ilaç sadece kılcal damarlar vasıtasıyla kana karışamaz. Çünkü ilacın sulanarak kılcal damarlara gitmesi lazım. Vücut derisi mukoza gibi ince olsa bile, tükürük salgısı olmadığı için dilaltındaki gibi emilmez. Tükürük salgısı otomobil, ilaç şoför gibi, mukoza altındaki kılcal damarlar da yollar gibidir. Vücutta otomobil ve yollar var, şoför yok. Şoför de gelirse otomobil hareket eder.

Tıbbi olarak, diş de, diş eti de, mukoza değildir, diş ile diş altı farklı özelliklere sahip iki ayrı organ gibidir.
Bota, çizmeye ve meste mesh etmek caizdir. Ancak mestten çok daha ince olan çoraba mesh caiz değildir. İkisi de ayağa giyiliyor ama vasıfları farklıdır. İşte bunun gibi, dilaltındaki mukoza denilen yumuşak doku vücuttaki deriden çok farklıdır.
Dilaltına ilaç, hap koyarak yukarıda izah edildiği gibi, kılcal damarlarca emilmesini sağlamak, deriye ilaç enjekte edip kılcal damarlara ulaştırmaya benzer, bu yüzden orucu bozar.
40-
Burnum tıkalı olunca çok rahatsız oluyorum, işlerim aksıyor. Burnun içine sıvı ilaç konunca oruç bozuluyormuş. Katı ilaç sürsem mesela viks sürsem orucum bozulur mu?
CEVAP
Burnun içine katı ilaç, merhem sürmek orucu bozmaz. Sıvı ilaç bozar.
41-
Kulağıma damlattığım yağlı ilaç, ağzımdan ve burnumdan geldi. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Kulağa ilaç damlatmak orucu bozar.
42- Fransa'dan yazıyorum. Hıristiyan eşim, gece kalkıp bana sahur hazırlıyor. Dün gece sahuru yiyip imsak vaktinde yattım. Yarı uykulu idim, ben hiçbir şey söylemeden beni sevip, oramı buramı tuttu. Nihayet ben boşaldım. Ama ben hiç bir hareket yapmamıştım. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Şöyle yap diye kendiniz emretmediğiniz ve devamında hiçbir harekette de bulunmadığınız için oruç bozulmuş olmaz. Ancak, orucu bozabilecek böyle tehlikeli işlerden uzak durmaya çalışmalıdır.
43-
Başımızdan burnumuza gelen her hangi bir akıntıyı yutmak orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz.
44-
Kalb hastasının göğsüne sürdüğü ilaç orucu bozar mı?
CEVAP
Orucu bozmaz. Çünkü sağlam deriye sürülen ilaç, deriden içeriye girse de orucu bozmaz.
45-
İstemeyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. İsteyerek, zorlayarak az bir kusma da orucu bozmaz ise de, ağız dolusu kusmak bozar. Hadis-i şerifte (Kendiliğinden ağız dolusu kusanın orucu bozulmaz. İsteyerek ağız dolusu kusanın orucu bozulur, kazası gerekir) buyuruldu. (Nesai)
46-
Tıraş olurken kanayan yere, kanın durması için kantaşı sürmek orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır, bozmaz.
47-
Bir hastalık sebebiyle de iğne [enjeksiyon] yapılınca oruç bozulur mu?
CEVAP
Evet bozulur, kaza gerekir. Oruç bu şekilde bozulduktan sonra yiyip içmek, kefareti gerektirmez.
48-
Gündüz uyurken ihtilam olunca oruç bozulur mu?
CEVAP
Hayır, bozulmaz. Uyanınca ilk fırsatta gusledilir. Hadis-i şerifte, (İhtilam olmak orucu bozmaz) buyuruldu.
Gusletmekle de oruç bozulmaz. Guslederken vücudun içine su girmemesine dikkat etmelidir! İçeri su girerse oruç bozulur.
49-
Ağızdaki yara için oruçlu iken ilaçla gargara uygun mu?
CEVAP
Ağızdaki yara, namazda okumaya mani değilse, ilaçla gargara mekruh olur. Okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz. Çünkü özür vardır.
50-
İşyerinde iş gereği toz oluyor, ayrıca sigara içen de oluyor. Bunlar orucuma zarar verir mi?
CEVAP
Tozlu, dumanlı şey koklamak, başkasının içtiği sigara dumanı yahut tütsülerin dumanını çekmek orucu bozar. Fakat ağzından veya burnundan boğazına toz, duman kaçsa, oksijen gazı tüpü ile suni hava verilse, başkalarının içtiği sigaranın dumanı ağzına, burnuna girmesinden sakınmak mümkün olmasa, oruç bozulmuş olmaz. Unlu işlerde çalışanın sakındığı halde, ağzına burnuna giren un tozları orucu bozmaz. Kömür işinde çalışan kimsenin ağzına, burnuna kömür tozu girse, orucu bozulmuş olmaz. Çünkü bundan sakınma imkânı yoktur.
51-
Nisaiyeci bir kadın doktora muayene olanın, orucu bozulur mu? Bozulursa, kefaret mi gerekir?
CEVAP
Doktor, eldivene herhangi bir ilaç, yağ sürerse, oruç bozulur, sadece kaza gerekir.
52-
Omuzlarımda ağrılar için doktor iğne yapılması gerektiğini söyledi. Yapılacak iğne ve sürülecek krem orucu bozar mı?
CEVAP
İğne olmak (enjeksiyon) orucu bozar, kaza gerekir. Krem sürmek orucu bozmaz.
53-
Abdest alırken diş etlerinden kan gelirse abdest ve oruç bozulur mu?
CEVAP
Kan ağızdan dışarı çıkarsa abdest bozulur. Yutulursa abdest bozulmaz, fakat bu sefer de oruç bozulur. Tükürükten az ise, oruç da abdest de bozulmaz.
54-Porno film seyrederken, kendiliğinden cünüp olanın orucu bozulur mu?
CEVAP
Sadece bakarak cünüp olunca oruç bozulmaz. El ile veya başka bir şeyle cünüp olmaya yardım edilince, oruç bozulur ve kaza gerekir, kefaret gerekmez. Fakat aynı ramazanda aynı şey tekrar yapılırsa bu sefer kefaret de gerekir. Porno film seyretmek haramdır. Haram işleyenin ibadetleri sahih olur, farz borcundan kurtulur ise de, kazandığı günahlardan dolayı kavuşacağı büyük sevaplardan mahrum kalır. Özellikle oruçlunun böyle günah işlemesi çok çirkindir.
55-Bel gevşekliği sebebiyle meni gelse, oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
56-
Nezle olduğum için burnumun içine gelen akıntıyı geri çekip yuttum, orucum bozuldu mu?
CEVAP
Bozulmadı.
57-
Ağzıma balgam geliyor, yutuyorum, oruç bozuluyor mu?
CEVAP
Balgamı yutmakla oruç bozulmaz
58-
İmsak vakti çok yemek yiyorum. İmsak çıktıktan sonra yemek kaynarken ağzıma geliyor, yutuyorum. Orucum bozuluyor mu?
CEVAP
Bozulmaz. Hatta ağzınıza gelen kusmuğun geri gitmesi de orucu bozmaz.
59-
Oruçlu iken burna çekilen su ağzımızdan çıksa oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulur. Buruna ilaç çekmek gibi su da çekip genze ulaşırsa oruç bozulur, kaza gerekir.
60-
Tükürüğümüz, dudağımızdan aşağı doğru sarksa, onu yalayıp yutsak oruç bozulur mu?
CEVAP
Tükürüp tükürüğümüzü yalarsak oruç bozulur, kaza gerekir. Bahsettiğiniz şekilde olursa oruç bozulmamış olur. Sanki bir kısmı daha ağzımızda oluyor.
61-
Erkeklerin idrar damlası gelmesin diye idrar yoluna koydukları pamuk orucu bozar mı?
CEVAP
Orucu bozmaz. Maliki’de de pamuk koymak bozmaz. Şafii’de pamuk koymak orucu bozar ama, Şafii’yi namazda taklit eden Hanefi’nin orucu yine bozulmuş olmaz.
62-
Banyo yapınca, banyoda oluşan buharı teneffüs etmek oruca zarar verir mi?
CEVAP
Normal su buharı zarar vermez.
63-
Ramazanda bir insan yatsıdan sonra hanımıyla beraber olsa daha sonra geç vakitte uyuyup biraz sonra guslederiz deseler uyandıklarında da güneş doğmuş olsa kefaret mi gerekir?
CEVAP
Kaza da gerekmez. Yani oruçları bozulmuş olmaz. İhtilam olanın da orucu bozulmuş olmaz. Fakat namaz kılmak için ilk fırsatta yıkanmak gerekir. [Daha önceden tedbir alıp cünüp olarak sabahlamamalı.]
64-
Göz damlası orucu bozar mı? Lens ıslakken göze takılırsa oruç bozulur mu?
CEVAP
İkisi de bozmaz.
65- Ramazanda sahurda yatmadan önce dişlerimizi fırçalıyoruz. Ağzımızı yıkamamıza rağmen tadı ağzımızda hissediliyor, bu durum orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır bozmaz.
66-
Hanefi mezhebine göre "tükürdüğümüz zaman tükürükte tükürükten az miktarda kan olursa" abdest bozulur mu, yutunca oruç bozulur mu?
CEVAP
Kan tükürükten az ise dışarı çıkmakla abdest bozulmaz, yutulunca da oruç bozulmaz.
67-
Sigara yakıları ve zayıflama bantları kola yapıştırılınca, yakıdaki madde emiliyormuş. Bu emilme orucu bozar mı?
CEVAP
Sağlam deriye konan hiç bir yakı, ilaç, krem orucu bozmaz. Emilmesi oruca zarar vermez.
68-
Oruçluyken kulaktan iltihap akması orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz.
69-
Kan aldırınca oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
70-
Oruçlu iken kulağa pamuklu çubuk sokmakta mahzur var mı?
CEVAP
Şafii’de bozar, Hanefi’de bozmaz.
71-
Jöle, krem, deodorant orucu bozar mı?
CEVAP
Hiç birisi bozmaz.
72-
Sakız çiğnemek orucu bozar mı?
CEVAP
Günümüzün sakızları, jikletleri eski tabii sakızlar gibi değildir. Şimdikiler çiğnenirse, bazı parçalar yutulabilir ve oruç bozulur.
73-
Oksijen gazı tüpü ile suni hava verilince oruç bozulur mu?
CEVAP
Teneffüs ettiğimiz hava orucu bozmaz. Tüple verilen oksijen de temiz hava demektir, oksijeni bol hava demektir. İçinde ilaç olsa bozar.
74-
Hanımını öpenin orucu bozulur mu?
CEVAP
Öpmekle orucu bozulmaz. Öperken cünüp olursa bozulur. Cünüp olma ihtimali varsa, hanımını öpmesi mekruh olur. Orucu bozacak derece çok öperse haram işlemiş olur. Çünkü orucu mazeretsiz bozmak haramdır.
75- Yıkanırken kulağa sabunlu su kaçsa, oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
76-
Denize girmek orucu bozar mı?
CEVAP
Denize girdiği için değil, su girecek deliklerden içine su kaçtığı için oruç bozulur. Eğer su girmezse oruç bozulmaz.
77-
Sabah yatarken susadığımı hissettim ve saatime baktım saati 05.10 geçiyor olarak gördüm. Dikkatli olarak baktığıma eminim. Suyumu içtim ve gayri ihtiyari saate bir baktım ki saat 06.10 çok üzüldüm. İmsak 5,30’du. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Evet bozuldu. Sizin kastınız olmadığı için sadece kaza gerekir.
78-
Astım hastası, mecburiyet halinde ilaç kullanınca oruç bozulur mu?
CEVAP
Evet bozulur. Sadece kaza gerekir.
79-
Ventolin, Salbutol gibi ağıza püskürtülen astım ilaçları orucu bozar mı?
CEVAP
Bahsettiğiniz ilaçları kullanınca oruç bozulur. Çünkü içinde ilaç vardır. Ama oksijen gazı bozmaz.
80-
Astım tabletinin gazını teneffüs etmek orucu bozar mı?
CEVAP
Sigara dumanı gibi orucu bozar.
81-
Evi haşere için ilaçladım. Bu ilacı teneffüs orucu bozar mı?
CEVAP
Az olursa bozmaz.

82-
Kadın hastalıklarında bir çubukla hap ve fitil veriliyor. Guslü gerektirir mi, orucu bozar mı?
CEVAP
Genelde zevk alınmadığı için guslü gerektirmez. Gündüz kullanılırsa oruç bozulur, kaza gerekir. Pamuk bile konsa, pamuk tamamen içeri girerse oruç bozulur. Yaş parmak girse de oruç bozulur.
83- Basur hastalarının bağırsakları, taharetlendikten sonra, ıslak olarak içeriye girse oruç bozulur mu?
CEVAP
Yaş olarak girince oruç bozulur. Kurulanırsa oruç bozulmuş olmaz.
84-
Karşı tarafın ağız salgısını yutmak orucu bozuyor mu?
CEVAP
Karşı tarafın tükürüğünü, salgısını yutunca oruç bozulur. Eğer bu sevdiğimiz bir kimse ise sadece kaza değil, kefaret de gerekir.
85-
Oruçlu iken alışkanlıktan dolayı rujumu yalıyorum, oruç bozuluyor mu?
CEVAP
Rujun oruca zararı olmaz. Fakat yenirse oruç bozulur. Kaza gerekir.
86- Oruçlu olduğunu unutup taharette mübalağa ederek içeriye su kaçsa oruca zarar verir mi?
CEVAP
Unutulunca mahzuru olmaz. Unutarak yiyip içmek de orucu bozmaz. Oruçlu olduğunu bilerek taharette mübalağa eder ve içeri su kaçarsa oruç bozulur ve kaza gerekir.
87-
Balıkların suyunu temizlerken boğazıma ister istemez su kaçtı orucum bozuldu mu?
CEVAP
Ağza kaçtı ise bozulmaz, boğazdan içeri girmişse oruç bozulur, kaza gerekir
88-
Ayak tırnağımda yara var ve bu yaradan gün içerisinde sarı su, irin ve bazen de kan geliyor ve tırnak arasında birikiyor, bunlar tekrar içeri girip orucu bozar mı?
CEVAP
Orucu bozmaz.
89-
İstemeyerek yağmur suyu ağzımıza kaçsa orucu bozar mı?
CEVAP
Bozar.
90-
Ben diabet hastasıyım. Kan alıp ölçü aletine koyup şekerimi ölçmem orucu bozar mı?
CEVAP
Kan aldırmak orucu bozmaz.
91-
Arı soksa oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
92-
Ele iğne batıp kırığı içinde kalsa orucu bozar mı?
CEVAP
Mideye girmeyince bozmaz.
93-
Oruçlu iken kalbim ağrıyınca trinitrin alsam kaza mı gerekir?
CEVAP
Evet.
94-
Burna tuzlu su çekmek, ilaç gibi orucu bozar mı?
CEVAP
Evet. Beyne veya boğaza kaçarsa bozar.
95-
Kalb için, dil altına konup, emilen hap, orucu bozar mı?
CEVAP
Evet. Deri altına iğne ile ilaç zerki gibidir.
96-
Hasta, ağzına sık sık su alsa orucu bozulur mu?
CEVAP
Yutulmadıkça bozulmaz. Ama böyle yapmak uygun değildir.
97-
Hasta, su buharını teneffüs etse orucu bozulur mu?
CEVAP
Ciğerlere giderse bozar.
98-
Burun kanı, genizden mideye giderse, oruç bozulur mu?
CEVAP
Evet.
99-
Suya dalıp kulağa su kaçınca oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
100-
Abdest alınca veya ağzımızı yıkayınca kalan yaşlığı yutmak orucu bozar mı?
CEVAP
Ağzı yıkadıktan sonra ağızda kalan yaşlığı tükürük ile yutmak orucu bozmaz.
101- Kadın ve erkeğin ilaç olarak kullandıkları fitil, orucu bozar mı ve guslü gerektirir mi?
CEVAP
Gündüz kullanırsa oruç bozulur. Fakat guslü gerektirmez.
102-
Burnum kanadı. Bu arada genzime giden kanı yuttum. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Burundan genze giden kanı veya dişi kanayan ağzındaki kanı yutunca, yani kan mideye gidince oruç bozulur. Sadece kaza gerekir.
103-
Buruna sıvı ilaç veya tuzlu su çekmek orucu bozar mı?
CEVAP
Beyne veya boğaza giderse bozar.
104-
Kulağı antiseptikli su ile yıkatmak orucu bozar mı?
CEVAP
Bozar. İlaçsız su ile yıkamak, pamukla temizlemek bozmaz.
105-
Ağrıyan dişe, göze ve kulağa ilaç konsa oruç bozulur mu?
CEVAP
Kulağa damlatılan ilaç orucu bozar. Göze damlatılan ilaç bozmaz. Dişe konulan ilaç, yutulmazsa orucu bozmaz. Hatta ilacın tadı boğazda hissedilse de bozmaz.
106-
Yaraya konan ilaç orucu bozar mı?
CEVAP
Yaraya sürülen merhemin, sindirim yoluna gittiği bilinmezse oruç bozulmaz.
107-
Epilasyon orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz.
108-
Oruçlu iken esans koklamak orucu bozar mı?
CEVAP
Çiçek, esans koklamakla oruç bozulmaz, mekruh da değildir.
109-
Ağızdaki az bir kanı yutanın namazı ve orucu bozulur mu?
CEVAP
Az olduğu için bozulmaz.
110-
Oruçlu iken gusletmek orucu bozar mı?
CEVAP
Gusletmekle oruç bozulmaz. Ancak ağızdan, burundan içeri su kaçarsa veya su içine oturulunca veya taharetlenirken içeri su kaçarsa oruç bozulur.
111-
Dudaktaki yaşlığı yutmak orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz.
112-
Makata konan pamuğun bir kısmı dışarıda kalsa orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz, hepsi içeri girerse bozar.
113- İmsak vakti sona ererken yaraya konan sıvı ilaç, gündüz emilmeye başlasa oruç bozulur mu?
CEVAP
İmsaktan önce konulduğu için bozulmaz.
114-
Kalb hastasıyım. Bazen çok ağrıyınca hap alıyorum. Ramazanda oruçlu iken ağrı tuttuğunda ilaç alırsam, kefaret gerekir mi? Kalb hastasının göğsüne sürdüğü ilaç, orucu bozar mı?
CEVAP
Zaruret olduğu için yalnız kaza gerekir. Sağlam deriye sürülen ilaç, içeriye gitse de orucu bozmaz. Dil altına konulup emilen bozar.
115-
Diş çektirmek orucu bozar mı?
CEVAP
Diş çektirmek orucu bozmaz. Eğer diş çektirilirken iğne vurulursa, oruç bozulur. Dişten çıkan kanı yutmakla da oruç bozulur. Ramazan orucunu tutarken iğne vurduranın veya dişinden çıkan kanı yutanın orucu bozulur, gününe gün kaza gerekir, kefaret gerekmez.
116-: Damardan serum verilmesi, sadece imam-ı a’zama göre orucu bozduğu söyleniyor. Diğer mezheplere göre bozmuyor mu? Serumla gıda ve deva verilebiliyor. İhtiyacı olan suyu, gıdayı ve ilacı serumla alan kimsenin orucu bozulmaz mı? Oruçta gaye, yiyip içmeyi terk etmek olduğuna göre, ağız yolu ile değil de, damar yolu ile yiyip içenin orucu niçin bozulmaz?
CEVAP
Dört mezhepte de, sağlam deriye konan ilaç, gıda ve deva, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için dört mezhepte de orucu bozmaz. Bunun gibi, sağlam deriye konan nikotin yakısı da, vücut tarafından emildiği halde, dört mezhepte de orucu bozmaz. Tabii menfezlerden [deliklerden] giren şeyler orucu bozar.
Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya ilaç, hatta pamuk konsa bile orucu bozar.
Dört mezhepte de ve bütün imamlara göre, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şafii mezhebinde, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe, yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur.
Şafii’de karna bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğne ile adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca oruç bozulmuş olur. Hanefi’de ise, bıçak tamamen midenin içine girerse oruç bozulur.
Bugün tıpta, serumun mesaneye, dimağa ve vücudun her yerine gittiği kesin olarak bilinmektedir. O halde serum, dört mezhepte de orucu bozar. Sadece kaza gerekir. (Serum veya enjeksiyonla verilen ilaç, cevfe, [yani dimağ ve mesane gibi yerlere] gitmez) demek, çok yanlış olur, ilme ters olur.
Bütün doktorlar, damardan veya adaleden verilen ilacın, dimağ ve mesaneye gittiğini bildiriyorlar. O halde, işin aslını bilmeyenlere kanıp da, enjeksiyonla orucu telef etmeyelim.
[Buradaki Hanefi mezhebi ile ilgili bilgiler, Tahtâvi, Mebsut, Bedayi ve benzeri kitaplardan, Şafiilerle ilgili bilgiler ise, Mecmû, Muğnil muhtaç, Tuhfe, Envâr, Kummesrâ, Bâcuri, Şerh-i İbni Bâcuri gibi muteber eserlerden alınmıştır.]
117-
Sinüzitten muzdarip bir hasta oruçlu iken burnuna sıvı ilaç koyabilir mi?
CEVAP
Oruç bozulur.
118- Oruçlu iken kulaktan iltihap akması orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. Oruçta genelde çıkan şeyler orucu bozmaz, mesela kan aldırmak orucu bozmaz. Ama isteyerek ağız dolusu kusulursa orucu bozulur.
Oruçta genelde içeri giren şeyler bozar. Mesela enjeksiyonla kan verilenlerin orucu bozulur.
119-
Oruçlu iken dişleri macunlu macunsuz fırçalamak orucu bozar mı?
CEVAP
Macunsuz fırçalamakta mahzur yoktur. Macunlu fırçalamakla da oruç bozulmaz fakat mekruh olur. Macun yutulursa oruç bozulur, kaza gerekir.
120-
Dudağımda uçuk vardı ve ben de patlamasın diye krem sürmüştüm. Maalesef akşama doğru uçuk patladı. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Bozulmadı
121-
İftar için yiyecek bir şeyler hazırlarken parmağımı kestim. Birkaç damla aktı. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Hayır kan çıkmakla, kan aldırmakla oruç bozulmuş olmaz.
122-
Dirseğimde çıkan iltihaplanmadan dolayı dirseğimin üstünden ve altından birer cm uzunluğunda kestiler ve iltihabın akması için bir hortum sokup uçlarını dışarı çıkardılar. Dün yapılan muayenede bir merhemi üsten sıkıp alt uçtan dışarı akıttılar. Niyetli olduğumdan dolayı şüpheye düştüm acaba orucum bozuldu mu?
CEVAP
Orucunuz bozulmadı.
123-
Yanlış dolgudan dolayı diş etim hep kanıyor. Sahurdan sonra yatıyorum, sabah tekrar kalktığımda ağzımın içi kan dolu oluyor. Kanın birçoğu boğazımdan geçmiş oluyor. Bazen uyku halinde değilken de fark ediyorum kan geldiğini... Tükürürsem abdest bozulacak. Tükürmesem yani yutsam oruç bozulacak. Haliyle illa ki yutmuşumdur kan. Benim oruçlar bozulmuş mu?
CEVAP
Kan yutmak orucu bozar. Oruçların Hanefi’ye göre bozuluyor. Onun için Hanbeli mezhebini taklit etmelisiniz. Orucu bozan şeyler, insanın elinde olmazsa, Hanbeli’de orucu bozmuyor.
124-
Hastanede test için kan verirken enjektörü sokmadan önce deriye alkol sürüyorlar ve çıkarttıktan sonra iğne deliğinin üzerine alkollü pamuk koyuyorlar. Bunun oruca bir zararı var mıdır?
CEVAP
Hayır oruca zararı olmaz
125- Deriyi çizerek yapılan çiçek aşısı orucu bozar mı?
CEVAP
Bozmaz. Tentürdiyot gibidir.
126-
Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır, bozmaz.
127- Hanımı öpünce mezi gelirse oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
128- Tıraş kesiğine oruçlu olduğunu unutarak kolonya sürmek orucu bozar mı?
CEVAP
Unutulmasa da bozmaz. Unutunca yiyip içilse de bozmaz.
129-
Sigara içilen odaya girip, uzun müddet çıkmasak oruç bozulur mu?
CEVAP
Lüzumsuz kalıyorsak bozulur, vazifemiz varsa bozulmaz.
130-
Şevval orucunu tutuyorum. Bugün abdest alırken (burnuma su çekerken) unutarak ve istemeyerek genzime veya boğazıma sanırım su kaçırdım. Orucum bozuldu mu?
CEVAP
Unutarak yiyip içince veya bozulup bozulmadığını kesin bilmedikçe oruç bozulmuş olmaz.
131- Ağız dolusu hastalık sebebiyle kusanın orucu bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
132- Hac için hastaneden kan aldılar fakat kan şırıngaya geldi dışarı çıkmadı, sonra tekrar içeri koydular. Abdestim bozuldu mu, orucuma bir zarar geldi mi?
CEVAP
Hem abdestiniz hem de orucunuz bozuldu. Kan çıkmakla abdestiniz, kan içeri girmekle orucunuz bozuldu. Şırıngaya çıkmakla dışarı çıkmış oldu. Kendi kanınız da olsa vücudunuza kan verildi.
133- Soğuktan dudak çatladığı için dudak kremi sürmenin abdeste ve oruca bir zararı var mı?
CEVAP
Abdeste de oruca da zararı olmaz.
134-
Mideye ucu dışarıda kalan alet sokulursa, oruç bozulur mu?
CEVAP
Bozulmaz.
135-
Türkiye Takvimine göre, sahuru yanlışlıkla 10 dakika geciktirdim. Orucum sahih oldu mu?
CEVAP
Kaza gerekir.
136-
Deri altına tüberküloz testi yapılıyor. Orucu bozar mı?
CEVAP
Evet.
137-
Kulaktaki pamuk, delik zardan içeri girse, orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır.
138-
Gırtlağa çıkan tükürüğü kusarak çıkarmak, orucu bozar mı?
CEVAP
Hayır.
139-
Mahalli bir yazar diyor ki:
(Her yıl aynı yazılar yazılıyor ve fitil ve benzeri şeylerin orucu bozup bozmayacağı hususunun oruçla ne ilgisi var, İslamiyet bu mu?)
CEVAP
Yazar, İslamiyet’i bilmediği gibi, nelerin orucu bozacağını da bilmiyor. İslamiyet her yıl değişmez. Bu sene İslam’ın şartı beş denmişse, gelecek sene bu altı olmaz. Azalmaz da, çoğalmaz da. Bu sene, (hastaya serum vermek orucu bozar) denmişse, gelecek sene (bozmaz) denilemez. Aslında değişik yazan varsa, o tenkit edilmelidir! Hep aynı şeyi yazan tenkit edilir mi? Şimdi mahalli yazara soruyoruz, İslamiyet bu değilse nedir? Her yıl değişmesi mi gerekir?

Yazar, orucun ne olduğunu, orucu nelerin bozduğunu bilmiyor ki, (vücuda giren şeylerin orucu bozup bozmayacağından bahsedilmez) diyebiliyor. Önce oruç nedir ve neler orucu bozar, kısaca bir tarifini yapalım:

Oruç, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yiyip içmeyi ve orucu bozan diğer şeyleri terk etmektir. Diğer bozan şeyler nelerdir? Yaradılışta bulunan deliklerden içeri giren şeyler orucu bozduğu gibi, vücuttaki yaraya konulan ilaç, sindirim yollarına sızarsa, yine oruç bozulur. İğne [enjeksiyon], serum orucu bozar. Çünkü bunlar sindirim yoluna gider. (Tahtavi)

Hastalık için kullanılan fitiller, tabii deliklerden verilir. Ağrı kesici, ateş düşürücü fitiller olduğu gibi, romatizma, mantar, bulantı, hemoroid ve kabızlık önleyici fitiller de vardır. Serum yolu ile de ilaç ve gıda verilebilir. Tabii deliklerden ilaç olmayan maddeler de girerse yine oruç bozulur. Bunları sormak ve bunlara cevap vermekten tabii ne olabilir?

140- KBB mütehassısı bir doktor diyor ki:
Dinde reformcu bir grup, yeni bir kitap yazıp, âlimlerden farklı, yeni ictihadlar yapacaklarmış. Kulağa damlatılan ilacın orucu bozmayacağı yönünde bizden bilgi istiyorlar. Hanefi ve Şafii’ye göre, göze, kulağa ve burna damlatılan ilaç, orucu bozar mı, bozmaz mı?
CEVAP
Fıkıh kitaplarındaki hüküm şöyle:
Hanefi’de göze damlatılan veya diş çukuruna konan ilacın tadı boğazda hissedilse bile orucu bozmaz. Kulağa damlatılan ilaç, burna konan sıvı ilaç orucu bozar.

Şafii’de ise, göze damlatılan ilacın tadı boğazda hissedilse bile bozmaz. Fakat kulağa konan her şey orucu bozar. Burna konan sıvı ilaç da bozar.

Hanefi’de ve Şafii’de, sağlam deriye sürülen ilaç, emilip içeriye nüfuz etse de oruç bozulmuş olmaz. Mesela kalb hastalığında, göğüs üzerine nitroderm ihtiva eden bir ilaç [TTN] konur. Bu deriden içeriye emilir. Sağlam deriden içeri girdiği için Hanefi’de de, Şafii’de de orucu bozmaz.

Hadis-i şerifte (İçeri giren şeyler orucu bozar) buyuruluyor. Şafii’de, kulak tabii menfezdir. Kulağa konan sıvı-katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Hanefi’de, kulağa giren katı şey ve su orucu bozmaz. Fakat yağ ve ilaç bozar. Yağ ve ilaç emilse de, emilmese de, sindirim yoluna gitse de, gitmese de bozar.

Göz, menfez kabul edilmediği, aynen sağlam deri hükmünde olduğu için, göze konan ilaç, sağlam deriye sürülen ilaç gibi çeşitli kanallarla sindirim yoluna gitse de hiçbir mezhepte orucu bozmaz. Fakat boğaza, beyne ve mesaneye açılan yara yolu ile ilaç verilirse, Hanefi’de de, Şafii’de de oruç bozulur.

Reformcu grup ne yapmak istiyor? Kendileri müctehid olsalar bile, ictihadla ictihadın nakzedilemeyeceğini bilmeleri gerekir. Reformcuların, (Burada Hanefilerin kavli doğrudur. Kulağa kum koymak orucu bozmaz. Şafii’nin ictihadı yanlıştır) demeye hakları olmaz.

141- Oruç hakkında mezheplerimizdeki hükümler hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Ramazan orucuna niyetin son vakti, Hanefi’de öğleye bir saat kalıncaya kadar, diğer üç mezhepte imsak vaktine kadardır. Üç mezhepte, Ramazan orucu için her gece niyet gerekir, Maliki’de Ramazanın ilk gecesi bir ay oruca niyet sahihtir.

Şafii
’de, kulak tabii menfez [delik] dir. Kulağa konan sıvı katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Diğer üç mezhepte sadece ilaç konursa bozar. Şafii’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya pamuk konsa bile orucu bozar. Diğer mezheplerde bozmaz.
İğne vurulmak, dört mezhepte de orucu bozar.
Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefi’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.
Lavman Maliki’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar.
Unutarak yiyip içmek, üç mezhepte orucu bozmaz, Maliki’de bozar.
Ramazanda oruçlu iken yiyip içene Hanefi ve Maliki’de kefaret gerekir, Şafii ve Hanbeli’de sadece kaza gerekir. Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.
Kan aldırmak Hanbeli’de orucu bozar, diğer üç mezhepte bozmaz. Abdest alırken, mübalağa etmeden boğaza su kaçarsa, Şafii ve Hanbeli’de oruç bozulmaz. Hanefi ve Maliki’de bozulur.
Ramazanda karı koca beraber olursa, Şafii ve Hanbeli’de kefaret kocanın üzerine olur, Hanefi ve Maliki’de ikisine de kefaret gerekir.
Maliki’de oruçlu iken hanımını öpmek haram, diğer üç mezhepte haram değildir. Ancak cünüp olmak ihtimali varken öpmek mekruhtur. Hanımı öpünce mezi gelirse üç mezhepte oruç bozulmaz, Hanbeli’de bozar.
Şafii ve Hanbeli’de, nafile oruç veya nafile namaza başlayan, tamamlamadan bozarsa, kazası vacip değil, Hanefi ve Maliki’de vaciptir.
Yalnız Cuma günü oruç tutmak Hanefi ve Maliki’de caiz, Şafii ve Hanbeli’de mekruhtur. İmam-ı Ebu Yusuf da mekruh dedi. Bu bakımdan Hanefiler yalnız başına Cuma günü oruç tutmamalıdır.
Sadaka-i fıtır, Hanefi’de Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de, bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır. Şafii’de Ramazandan önce, Maliki’de ve Hanbeli’de ise bayramdan önce verilemez. Hanefi’de nisaba ulaşanın fıtra vermesi vacip, diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fıtra vermesi farzdır. Hanefi’de hanımın fıtrasını kocası vermez, diğer üç mezhepte vermesi lazımdır.
142-
Erkek veya bayan kadın doktoru veya ebe, Ramazanda, abdestli iken bir kadına doğum yaptırsa, orucu, guslü veya abdesti bozulur mu?
CEVAP
Hanefi mezhebindeki kadın doktorunun veya ebenin, Ramazan-ı şerifte doğum yaptırmakla orucu, abdesti ve guslü bozulmuş olmaz. Zaruretsiz erkek doktora doğum yaptırmak caiz olmaz.
143- Oruçlu iken rahimden ültrasonla muayene olmak orucu bozar mı?
CEVAP
Alete jel gibi bir şey sürüyorlar, rahme yağ veya jel gibi bir şey girince oruç bozulmuş olur. Eldivenle muayene etse de, eldivene bir şey sürülmüş ise yine oruç bozulur. İçeriye az da olsa bulaşacak bir şey girerse oruç bozulur.
İkinci bir husus da kadın, muayene esnasında zevk alırsa cünüp olur ve oruç bozulur. Zevk almazsa bozulmuş olmaz.
144- Tam İlmihal’de, (Bir şeyin hepsi girip çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar) deniyor. Erkeğin arkadan, kadının ön veya arkadan kullandığı fitil, abdesti ve orucu bozar mı? Bir de çubuklu bir aletle hap konuyor, bu farklı mı?
CEVAP
Gündüz oruç iken, içeri tamamen giren şey, orucu bozar. Fitil de bozar. Yarısı dışarıda kalırsa orucu bozmaz. Fitil içeri girdikten sonra, dışarı çıkarsa abdesti bozar. Fitil içeri girip çıkmazsa, abdesti bozmaz. Çubukla konan farklıdır. Çünkü içeri girince, çubuğa az da olsa içeriden bir yaşlık bulaşır. Yaşlık, çubukla dışarı çıkınca abdest bozulur.
145- Ağızdaki kanı yutmak abdesti ve orucu bozar mı?
CEVAP
Ağzın içi, abdestin bozulmasında, iç organ sayılır. Orucun bozulmasında, bedenin dışı sayılır. Bunun için, dişten ve ağızdaki yaradan çıkıp ağızdan dışarı çıkmayan kan abdesti bozmaz. Ağızdan dışarı çıkınca, tükürükten çoksa bozar.
Ağız bazen bedenin içi sayılır. Bunun için, oruçlu kimse, tükürüğünü yutarsa, orucu bozulmaz. İnsanın içindeki necasetin mideden bağırsağa geçmesi gibi olur. Ağızdaki yaradan yahut mideden ağza kan çıkması, abdesti ve orucu bozmaz. Bu kanı tükürünce veya yutunca, tükürük kandan çok ise, yani sarı ise, yine bozulmaz. Mideden gelen başka şeyler ağza geldiği zaman da böyle olup, abdest ve oruç bozulmaz. Ağız dolusu, ağızdan dışarı çıkarsa, ikisi de bozulur. Ağzın içi, bazen de, bedenin dışı gibi olur. Ağza su alınca oruç bozulmaz. (Bahr-ür-râık, Cevhere)
Demek ki, ağızdaki kanı tükürünce orucu bozulmaz, yutunca da abdest bozulmaz. Kan yutulursa oruç bozulur, tükürülünce de abdest bozulur.

146- Astım spreyi, kulak ve burun damlası ile dil altı hapı kullanmak, makata veya hazneye sokulan ültrason orucu bozar mı?
CEVAP
Bunların hepsi orucu bozar ve kaza gerekir.
Astım spreyi, oksijen değildir. İçinde ilaç vardır. Orucu bozar. İlacın orucu bozduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Kulağa yağ ve ilaç damlatılması da orucu bozduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Buruna sıvı ilaç damlatılması da orucu bozar. Katı merhem sürülürse bozmaz.
Dil altı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğne ile ilaç zerki gibidir. Orucu bozar.
Ültrasona, merhem gibi kaygan bir madde, yani jel sürülüyor. Vücudun içine bu jel girince, oruç bozulmuş olur. Eldivenle muayene yapılınca da, eldivene ilaç veya jel sürülüyorsa, böyle muayene de orucu bozar.
Teknik gelişti, mükemmel cihazlar yapıldı, tedavi şekilleri geliştirildi, ancak insan vücudu değişmedi, ona eklenen çıkan olmadı. Oruç bir ibadettir. Bu ibadetin fazileti ve şartları din kitaplarımızda bildirildi. Bu kıyamete kadar geçerlidir.
Eskiden bilinmiyordu, şöyleydi böyleydi demek cahilliktir. O zamanlar vücuda girenler çıkanlar yok muydu, yani vücuda hiçbir şey girmiyor çıkmıyor muydu? İbadetleri zamanla değiştirmek, dini değiştirmek olur.

147-
Göze konan ilaç, boğaza kadar indiği halde orucu bozmuyor da, ne diye kulağa veya burna konan ilaç orucu bozuyor?
CEVAP
Fıkıhta bir kural var:
Tabii menfezlerden [yaradılışta bulunan deliklerden] giren şeyler orucu bozar.
Bunun için tabii delik olan kulağa ilaç veya yağ konunca oruç bozuluyor. Burun da tabii deliktir. Sıvı ilaç burna püskürtülürse orucu bozar. Tabii menfez olan makattan da içeri giren şeyler de orucu bozar. Göz tabii delik değildir. Bunun için göze damlatılan ilaç orucu bozmuyor.
Bazı kimseler, yukarıdaki kuralı iyi bilmedikleri için iğne olmak orucu bozmaz sanıyorlar. İğne tabii delikten içeri girmiyor ki diyorlar. Sağlam derinin üstünden emilen ilaçlar orucu bozmaz, ama, yaralı deriden içeri girip sindirim yoluna ulaşan ilaçlar bozuyor. Yapılan iğne ve serumlar, sindirim yoluna ulaştığı için dört mezhebe göre de oruç bozuluyor.
148-
Ramazanda, bayılanı ayıltmak için ağzına su akıtılsa orucu bozulur mu?
CEVAP
Evet, boğaza su girince oruç bozulur. Kaza gerekir, kefaret gerekmez.
149- Hamile veya emzikli kadın orucunu bozabilir mi? O orucu kaza mı eder yoksa keffaret mi verir?

Cevap: Hamile ve emzikli kadının hükmü aynı hasta olan gibidir. Eğer oruç tutmak kendilerine zor gelirse bozarlar.Hasta olanın yaptığı gibi başka bir zamanda kaza ederler. Ba­zı ilim adamları tutamadıkları her gün için bir fakiri doyura­cak kadar keffaret vermeleri gerektiğini söylemişlerdir. Fakat bu zayıf ve terk edilen bir görüştür. Doğru olanı hasta veya yolcu gibi kaza etmeleridir. Allahû Teâla şöyle buyurmakta­dır:

"Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder." (Bakara: 184)

Aynı zamanda Enes b. Malik el-Ka'bi'nin hadisi de buna delildir. Bu hadiste Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Allah yolcudan orucu ve namazın yarısını, hamile ve em­zikli kadından da orucu kaldırmıştır."

Bu hadisi İmam Ahmed ve dört sünen sahibi rivayet et­miştir.

ÖMÜR SERMAYESİ TÜKENİYOR...
 
 









BİR AYET-BİR HADİS-BİR DUA
 


 
 
Bugün 50 ziyaretçi (213 klik) kişi burdaydı!

MERHABA... DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENİ OSMAN YALÇINTAŞ'IN WEB SİTESİNE HOŞGELDİNİZ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?

Ücretsiz kaydol