MANZUM ATASÖZLERİ
Rehbersiz gidilmez yollar dolaşık,
Karanlık yollara gerektir ışık.
Aklına güvenme ey koca aşık,
İnsan beşer, elbet şaşar demişler.
Üç günlük ömür için dokuz gün çalış,
Feleğin cevrine göğüs ger alış.
Bilsen de bir işi,bilene danış,
Danışan dağları aşar demişler.
Bahtına ağlama, terk et figanı,
Bulunur her derdin, vardır dermanı,
Aşk ağlatır, dert söyletir insanı,
Öz ağlarsa, gözde ağlar demişler.
Çok yaşayan değil çok gezen bilir,
Uzaktan davulun sesi hoş gelir.
İşlerini ihmal etme, tez bitir,
Sona kalan , dona kalır demişler.
Her bir insan ile eyleme ülfet,
Kamilden kamile budur nasihat,
Toplulukta uzun eyleme sohbet,
Çok söyleyen çok yanılır demişler.
Pahalı bir malda vardır bir hikmet,
Ucuz satılanda bulunur illet,
Kötü huy insanda olur bir zillet,
Her derdin devası vardır demişler.
MANZUM ATASÖZLERİ
Tut ata sözünü kalbi selim ol!
Gönülden gönüle yol var demişler.
Bırak sinirini,her an halim ol!
Keskin sirke küpüne zarar demişler.
Arzet nasihati kendi özüne,
Dost addetme her güleni yüzüne,
İncinme dostunun doğru sözüne,
Doğru söz insana batar demişler.
Çağrılan yere git ara eyleme,
Çağrılmadan gidip dar eyleme,
Taşıma su ile dönmez değirmen,
İşten artmaz, dişten artar demişler.
Derler, vezir için; Sultan kınanmaz,
Yaş , kurunun yanında her zaman yanmaz,
Kul aldanır, Cenabı Hakk aldanmaz,
Herkes günahına yanar demişler.
Sen, sakla samanı, gelir zamanı,
Tatlılıkla bahar, yeşertir dalı,
Gözü kızan serçe, geçer kartalı,
Ummadığın taş, baş yarar demişler.
İnsan isen olma nefsine esir;
Nefsini kendine kul et, ol emir!
Kişi bu dünyaya bir kere gelir,
Gidenler dönmedi, tekrar demişler.
MANZUM ATASÖZLERİ
Bizden Önce geçmiş ulular, pirler,
Dinle bak;hisse al, ne söylerler?
Her ne kadar yüksek olursa dağlar,
Üzerinden aşar, yollar demişler.
Yolsuza nasihat kuru ekmektir,
Yola gelmeyenin hakkı kötektir,
Çubuğu yaşken eğmek gerektir,
Körle yatan şaşı kalkar demişler.
Kimsenin ardından konuşup yerme!
Yüzüne karşıda karşılık verme,!
Düşmanın karınca olsa hor görme!
Hiç bilinmez kim de ne var demişler.
Fakire hor bakma, güleryüz göster,
Garibe bir selam, bin altın değer,
Gönülden gönüle, yol bulup gider,
Yuvayı dişi kuş yapar demişler.
Kiminin ters giderse bir zaman işi,
Muhallebi yerken kırılır dişi,
Baba mirasını bitiren kişi,
Sonra avucunu yalar demişler.
Her işe uzatma elin, eteğin,
Belki bazen boşa gider emeğin,
Nitekim şaşkını gölde ördeğin,
Başı kor, ayaktan dalar demişler.
MANZUM ATASÖZLERİ
Sular gibi nehri hebaya akma,
Kendi aybına bak, gayrına bakma!
Gördüğün deliğe parmağın sokma!
Ya akrep çıkar, ya yılan demişler.
Diline geleni, söyleme öyle,
Demesin sana el, şöyle , böyle
Yüz dinle, bin düşün, bir tek söz söyle,
Sözünden bilinir insan demişler.
Dünyada serseri gibi gezersen,
İblis gibi doğru yoldan azarsan,
Eli düşürmeye kuyu kazarsan,
Elden önce düşer, kazan demişler.
El için ağlayan gözünden olur,
Kızını dövmeyen dizinden olur,
Her şeyin çokluğu azından olur,
Aza kanaat et, her zaman demişler.
Dikensiz gül olmaz demiş atalar,
Gün geçer. Kin geçmez demiş atalar,
Baba oğla tutar bir bağ bağışlar,
Sonra üzüm vermez oğlan demişler.
Cömert cömert derler maldan ederler,
Yiğit yiğit derler candan ederler,
Çobansız koyunu kurt kapar derler,
Ağlamazmış kendi düşen demişler.
MANZUM ATASÖZLERİ
Namerde muhtaç isen yanar, erirsin,
Elden çıkarmayı çare görürsün,
Malın ele on paraya verirsin,
Döner sana, yüze satar efendim.
Müsrif benzer boşa akan pınara,
Candan sonra çıkar cimriden para,
Sen hep mümkün olan ölçüyü ara,
Kalpte ölçü ile atar efendim.
Devlet tasarrufla gücünü bulur,
Millet tutumluysa müreffeh olur,
Sen samanını sakla, zamanı gelir,
Var beterden daha beter efendim.
Polatoğlu derki, yoldan çıkarsan,
Müsriflerin suyu ile akarsan,
Gündüzün kandili boşa yakarsan,
Gece vakti yağın biter efendim.
ATALAR DEMİŞKİ
Yorganına göre uzat ayağı,
Derin su insanı yutar efendim,
Düşünerek görmek lazım uzağı,
Bilene kazancı yeter efendim.
Tedbir kulu ulaştırır ışığa,
Sabır vuslat yolu açar aşığa,
Çanağa koyduğun gelir kaşığa,
Ocak yanar ise tüter efendim.
Kaynağı olmadan güvenme borca,
Borç ile, harç ile çıkılmaz burca,
Ayarla, hesap et vaktinde harca,
Horozda vaktinde öter efendim.
İsraf haram, bundan elem duyulur,
Keyfince, varlığa nasıl kıyılır?
İdare bilenler kaptan sayılır,
Lafla gemi gitmez, batar efendim.
İdrak et, mana ver, bu israf niçin?
Öyle bir yo bul ki , devamlı geçin,
Düşün ki ak akçe kara gün için,
Zor günde kim kimi tutar efendim.
İş işten geçince çare bulunmaz,
Gelecekte neler olur bilinmez,
Bir kere doymakla menzil alınmaz,
Devamlı yem ister katar efendim.
ALTIN ÖĞÜTLER
Durma üç günden fazla küs,
Borçlu isen eyleme süs,
Konuşana deme sen, sus,
Deme Allah’ı seversen.
Hiç kimseye söyleme sert,
Bu dünyada olma namert,
Var deme Allah’tan cömert,
Deme Allah’ı seversen.
İkide bir etme yemin,
Düşmanlardan olma emin,
Ne çok ağla , ne çok sevin,
Yapma Allah’ı seversen.
Zorlaştırma kolayları,
Körükleme olayları,
Gafil geçirme ayları,
Yapma Allah’ı seversen.
Ahmet EFE
GERÇEK İMİŞ
Alemde doğru dost yoktur,
Dedikleri gerçek imiş.
Kulunu saklayan Haktır,
Dedikleri gerçek imiş.
Bulut asumana çıkar,
Toprağa rahmetler yağar,
Gün doğmadan neler doğar,
Dedikleri gerçek imiş.
Eğer insan, eğer melek,
Yalvarırım geçer dilek,
Vefasızdır çarkı felek,
Dedikleri gerçek imiş.
Bu dünyaya gelen geçer,
Herkes kabre girer naçar,
İnsan bir gün ölür geçer,
Dedikleri gerçek imiş.
NASİHAT
Dinle sana bir nasihat edeyim,
Hatırdan gönüle geçici olma!
Yiğidin başına bir iş gelirse,
Onu yad ellere açıcı olma!
Mecliste arif ol kelamı dinle!
El iki söylerse sen birin söyle!
Elinden geldikçe iyilik eyle!
Hatıra dokunup yıkıcı olma!
El ariftir yoklar senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını fendini,
Alçaklarda otur gözet kendini,
Kati yükseklerden uçucu olma.
Karacaoğlan söyler sözün başarır,
Aşkın deryasını boydan aşırır,
Seni her mecliste küçük düşürür,
Kötülerle konup göçücü olma!
ÖRNEK OL
Hak , adalet yolunda
Örnek ol sen çocuğum.
İlmin her dalında
Örnek ol sen çocuğum.
Saygı büyükten yana
Sevgi her küçük cana
Yakışan budur sana
Örnek ol sen çocuğum.
En güzeli seçmede
Helal yiyip içmede
Dosta değer biçmede
Örnek ol sen çocuğum.
Dinine toz kondurma
Dostu bil fiske vurma
Çalış didin boş durma
Örnek ol sen çocuğum.
Düşmanları bil tanı
Sev milleti, vatanı
Rahmetle an atanı
Örnek ol sen çocuğum.
Ahmet DOĞAN
KADIR MEVLAM
Kadir Mevlam senden bir dileğim var
Muhannes kuluna muhtaç eyleme
Cennet-i alayı nasib et bana
Sırat köprüsünden yolum bağlama
Kapımıza kara deve çökünce
Fırtınası sol alemi yıkınca
Cehenneme kul seçilip çıkınca
Kadir Mevlam o kullardan eyleme
Kadir Mevlam ateş atma özüme
Dünya mali görünmüyor gözüme
Kadir Mevlam sen bak benim yüzüme
Cehennemin ateşiyle dağlama
Karac'oglan hata çıkmaz dilimden
Kocadım da hayır gelmez elimden
Kadir Mevlam asla geçmez kulundan
Deli gönül ah çekip de ağlama
KARACAOĞLAN
ANNE
Hasretim göremem nurlu yüzünü,
Sevgin yüreğimi dağlıyor anne!
Dinlesem dizinde tatlı sözünü,
Gurbet yollarımı bağlıyor anne!
Akşam yuvasına dönerken kuşlar,
Bükerim boynumu bir hüzün başlar,
Süzülür gözümden mahzunca yaşlar,
Seller bile mahzun çağlıyor anne!
Kader bu, yanına gelemez yavrun,
Sensiz gurbet elde gülmez yavrun,.
Vuslat ne zamandır bilemez yavrun.
Bükmüş bak boynunu ağlıyor anne!
Hüseyin ÖZTÜRK
ANNE SEVMEK
Annesini sevmeyenin
İşi düzgün gitmez yavrum!
Duasını almayanın
Dertleri hiç bitmez yavrum!
Anne ahı yerde kalmaz,
İyi çocuk onu almaz,
Ağaç olsan meyven olmaz,
Dalında kuş ötmez yavrum!
Seviyorsan anneni sen,
Öpüyorsan ellerinden,
Gündüz gibi olur gecen,
Güneşin hiç bitmez yavrum!
Bana hak ver, düşünde bir,
Akşama dek peşindedir,
Uyurken de düşündedir,
Senden önce yatmaz yavrum!
Nefesi en güzel nefes,
Onun sesi en tatlı ses,
Sana karşı hile bilmez,
Sütüne su katmaz yavrum!
Hasan DEMİR
İNSANLIK
Her zevki sefa sadece bir anlıktır.
Nefret ve kinin ertesi pişmanlıktır.
Her canlıya var sonunda er geç ölüm,
İnsanlar ölür, ölmeyen insanlıktır.
ALLAHIN MELEKLERİ
Allah’ın yarattığı her şeyi göremeyiz,
Varlığını hisseder fakat, el süremeyiz.
Duyulmaz kelebeğin kanadından çıkan ses,
Havayı görmesekte alırız nefes nefes.
Isıtır, aydınlatır, motorları işletir,
Elektrik denen gücü kim görebilir?
Hiçbir göze görünmez hiçbir meyvenin tadı,
Güllerin kokusunu gözle gören olmadı.
Görmeden biliyoruz nurdan kelebekleri,
Dolaşır aramızda Allah’ın melekleri.
Yapayalnızken bile, dertli değildir başım,
Sağımda ve solumda melekler arkadaşım.
Ben onları göremem, onlar beni görürler,
Güzel düşüncelere güç ve kuvvet verirler.
Gökhan EVLİYAOĞLU
ALLAH
Kainatı yoktan var eden Allah,
Buhar zerresini kar eden odur.
İyiye cenneti donatan Allah,
Kötüye Tamuyu dar eden odur.
İnsana faydalı yaptı ateşi,
Yarattı yıldızı, ay ve güneşi.
Düşünsün, anlasın alemi kişi,
Göğü yıldızlarla süsleyen odur.
Canlıya gerekli kıldı havayı,
Hem derdi yarattı, hem de devayı,
Eş etti Ademe Hazreti Havva’yı,
Topraktan bedene can katan odur.
Birbirini izler gündüz ve gece,
Her zerreyi koydu yerli yerince,
İblis, buyruğuna karşı gelince,
Rahmetinden mahrum bırakan odur.
Suçluya adalet, onun azabı,
Mümine bire kırk verir sevabı,
Sıcaklıktan susuz kalan türabı,
Yağmur gönderip sulatan odur.
Kendisine isyan etmeyen kula,
Esir olmayana paraya pula,
Girip yürüyene dosdoğru yola,
Ahırette cennet donatan odur.
Mustafa ÜNAL
MANZUM ATASÖZLERİ
Tomurcuklar büyür, gül olur birgün,
Saniyeler geçer yıl olur birgün,
Üç lira, beş kuruş deyip geçmeyin,
Damlaya damlaya göl olur birgün.
Elindeki nimeti görmez de insan,
Gurbetten sılaya , ah çeker insan,
Gençliğinde her an ibadet etmez,
Kırkında gençliğine vah çeker insan.
Eğer rast gelirse kişinin işi,
Mermere de geçer onun her dişi,
Eğer rast gelmezse o şahsın işi,
Muhallebi yerken kırılır dişi.
ALLAH SEVGİSİ
Kim çıkarır sabahleyin erkenden,
Dünyamıza ışık veren güneşi,
Gece vakti denizlere serpilen
Ay doğuyor, kim yapıyor bu işi?
Kışın kuru sandığımız fidana
Baharda kim yeşillikler giydirir.
Bülbül öter, yuva yapmış ormana
Bu sedayı acep ona kim verir?
Annenize sizi sevmek hissini,
Onun ruha şifa veren sesini,
Kalbinize, doğru olmak dersini,
Kim veriyor bu şeylerin hepsini?
Vatan, millet ne demektir bilmeden
O sevgiyi kalbinize kim verdi?
Babanızdan güzel bir şey isterken
Gönlünüze kim koyuyor ümidi?
Akşam üstü karanlıklar içinden
Milyonlarca yıldızı kim parlatır?
İşte bütün bu şeyleri düşünen,
Yapan,eden,yaratan Allah’tır.
Hak sevgisi taşımalı vicdanlar,
Böylelikle mesut olur insanlar.
İbrahim Alaattin GÖVSA
OLMAZ MI
Ne güzel yaratmış arzı yaratan
Desen vermiş denizlerden, karadan
Yüce dağlar dizivermiş sıradan
Hikmetinden ibret alsan olmaz mı?
Ormanları motif motif yatıran
Meyveleri mevsim mevsim yetiren
İlkbaharda türlü çiçek bitiren
Okuyup sahibini bulsan olmaz mı?
Bir yaratmış zengin ile fakiri
Cümle vermiş akıl ile fikiri
Çalışmazsan, yerin batak çukuru
Bir de hesabını bilsen olmaz mı?
Bak, dünya yönelmiş uzay çağına
Biz de bayrak dikelim ilim dağına
Gömülüde kalma şerr batağına
Beş vakit namazı kılsan olmaz mı?
Bizdik dünyaya hüküm yetiren
Akdeniz’i göl haline getiren
Nice donanmayı yere batıran
Tarihinden ibret alsan olmaz mı?
Sus ey Aşık Dursun, bu kadar yeter!
Herkesin gönlünde bir aslan yatar
Kimisi kumarda ceketin satar
Yıkanıp camiye gelsen olmaz mı?
Hamitli Aşık Dursun
DININ UZERE OL...
Çok plan yapma bilemezsin geleceğini
Azrailin Cani ne zaman alacağını
Son nefeste İman üzere kalacağını
Plan istersen,dinin üzere ol.
Zenginlere bakıp ta sakin gıpta etme
Herşeyi bırakıp paranın peşinden gitme
Dünya menfaati için gıybet etme
Zenginlik istersen,dinin üzere ol.
Huzurlu olmak için madde yetmez
Paranın borusu ahirette ötmez
Müslüman’ın çilesi ölmeyince bitmez
Huzur istersen,dinin üzere ol.
Umut başkadır,Milli piyangoda olamaz
Zavallı İnsan kazı kazanda da bulamaz
Spor toto,at yarışı böyle şey olmaz
Umut istersen,dinin üzere ol.
Miskin miskin hala mucizemi beklersin
Her gün günahına günahlar eklersin
Senden olmayan insanları desteklersin
Mucize istersen,dinin üzere ol.
Sultanlara bile kalmadı Dünya
Zaten su an ahir zaman ya
Dünya hayati bilinen bir imtihan ya
Sultanlık istersen,dinin üzere ol.
Çoluk çocuk,is güç hepsi bomboştur
Şeytanın hilelerine uymakta hoştur
Su Milletin yarısından çoğu sarhoştur
Is istersen,dinin üzere ol.
Direnme artık sebat batılda olmaz
Herkesin yaptığı yanına kalmaz
Ancak akılsızlar ibret almaz
Sebat istersen,dinin üzere ol.
İnsanlar arasında pohpohlanmayı şeref sayarsın
Çoğu zaman batıl olan risaleyi yayarsın
Dikkat et adımına yoksa bir gün kayarsın
Şeref istersen,dinin üzere ol.
Mal,mülk,ev dükkan hepsi yalan
Senin mi sanki dedenden kalan
Ne götürmüş şimdiye kadar ölen
Saraylar istersen,dinin üzere ol.
Gazaba gelince yırtıcı hayvanlar gibi olma
Allah’ın dostlarını düşman olarak bilme
Müslüman kardeşinin ayıbına gülme
Adab istersen,dinin üzere ol.
Aklini başına al,bırak artık sağı solu
Zaten denedin her olmaz yolu
Elini verince kaptırdın kolu
Doğru yol istersen,dinin üzere ol.
Rabbinden ne istersen iste verecektir
Muhakkak ki her yapılanı görecektir
Kendine kul olanı elbet sevecektir
Kulluk istersen,dinin üzere ol.
Güvendiğin dağlara karlar yağarsa
Hanimin suçlarını bir bir sayarsa
Dostların verdiği sözden cayarsa
Teselli istersen,dinin üzere ol.
Ahlaksızlarla sakin bir olup yarışma
Allah’ın düşmanlarına kin tut barışma
sen ancak Hakkin isine karışma
Ahlak istersen,dinin üzere ol.
İmandır İnsana verilen en büyük nimet
Sen de sahip çık bil ki ganimet
Etme verdiğin söze hıyanet
İnanç istersen,dinin üzere ol.
Din incedir ve de ister fikir
Eğer mümkünse yapılmalı her gün zikir
Toprağa girip,gelmeden Münkir ve Nekir
Kurtuluş istersen,dinin üzere ol.
İNSANOĞLU
Doğar bir gün beşikte;
Sallanır da sallanır.
Düşer diye eşikten;
Kollanır da kollanır.
Serpilir yaş ikide;
Dillenir de dillenir.
Okur-yazar, kalemi;
Kullanır da kullanır.
Gün olur tatlı dili;
Ballanır da ballanır.
Çevresinde herkesçe;
Bellenir de bellenir.
Asker olur düşmana,
Çullanır da çullanır.
Evlenince allanıp,
Pullanır da pullanır.
Günler geçer dertleri,
Yıllanır da yıllanır.
Ömür biter mezara,
Yollanır da yollanır.
ALLAH BİRDİR
Şu sonsuz göklere bak;
Milyarlarca yıldız var;
Bir yörünge üstünde,
Şaşmadan dolanırlar.
Başka Tanrı olsaydı,
Bu düzen sağlanmazdı.
Göklerin düzeni tek
Kanuna bağlanmazdı.
Birinin yaptığını,
Bir diğeri bozardı.
Biri birine küser,
Bazen belki kızardı.
Bu kızgınlık anında,
Düzen altüst olurdu.
Kainattaki düzen,
Durmadan bozulurdu.
Oysa ki biz eminiz,
Allah birdir ve tekdir.
Kullar bunu bilerek,
İbadet edecektir.
Ahmet Mahir PEKŞEN
KISA DUA
Yürüt bizi ey Allah'ım,
Nuru sönmez yolundan...
Ayırma hiç bizi sen,
Sevgilin Rasulünden...
Biliriz ki keremin,
Eksilmez tek kulundan...
Çaresizin, âcizin,
Tutar güder kolundan...
Mahrum kalmaz tevbesi,
Lütfundan, kabulünden...
Yürüt bizi ey Allah'ım,
Rasûlünün yolundan...
E. Ali SİPAHİ
PEYGAMBERİM
Yeryüzünde en büyük,
İnsandır peygamberim.
Bütün hasta kalplere,
Dermandır peygamberim.
Odur gönlümde yatan,
Unutmam hiçbir zaman,
Hep İslam’ı anlatan,
Fermandır peygamberim.
Biliniz arkadaşlar,
Dinecek akan yaşlar,
Yolunda bütün başlar,
Kurbandır, Peygamberim.
Olamaz kusur sende,
Yürüyorum izinde,
En büyük mucize de,
Kurandır peygamberim.
Dindirdi her yasını,
Ak etti karasını,
İnsanlık yarasını,
Sarandır peygamberim.
Ahmet EFE
DOĞRU YOL
Her yerde her zamanda,
Doğru söyle, doğru ol!
Yalandan uzaklaşıp,
Doğru söyle, doğru ol!
Doğru söz ruha dolar,
Doğruyla toplum güler,
İnsan, yalanla solar,
Doğru söyle, doğru ol!
Sözümüz doğru olsun,
Özümüz doğru olsun,
Yalan bizden kovulsun,
Doğru söyle, doğru ol!
Doğruyu sever Allah,
Yalan söylemek günah,
Demeden bir gün eyvah,
Doğru söyle, doğru ol!
Yunus TENER
KURAN
Kuran Allah sözüdür,
Tüm sözlerin özüdür.
En büyük kitap derim,
Okurum ezberlerim.
Cebrail yüce melek,
Hak yanından gelerek,
İndirmiş bu kitabı,
Bu en büyük hitabı.
Fatiha ile başlar,
114 suresi var.
Ayetleri şifadır,
Tüm dertlere devadır.
İbadettir okumak,
Okumak ve anlamak,
Getiremez hiç kimse,
Ömrü boyu didinse,
Onun bir benzerini,
Göstereyim yerini,
Cahil onu bilmeyen,
Hak yoluna girmeyen,
Şükür elimde duran,
En büyük Kitab:KURAN
Ahmet EFE
İSLÂM'IN ŞARTLARI
İslâm’ın beş şartı var;
Bilmek bile saadet,
Bunlara kim uyarsa
Ona açılır cennet...
Şartlardan birincisi:
Kelime-i Şehadet;
Tek ve Büyük Allah'tan
Başka tanrı yok elbet.
Onun son peygamberi
Şanı Yüce Muhammed
İkinci şart namazdır.
O ne güzel ibadet.
Günde yarım saate,
Sığar beş vakit nöbet...
Üçüncü şart Ramazan
Orucunadır niyet.
Gündüz yiyip içmeden
Sevinçle geçer müddet...
Dördüncü şart zekâttır,
Allah vermişse servet:
Bedelini kırka böl,
Birini hediye et...
Bir defa hac'ca gitmek,
Olabilirse kısmet.
Beşinci şart islâmın
Kâbesini ziyaret...
Gökhan EVLİYAOĞLU
YİRMİ DÖRT AYAR
Kızgın nara kor olma, billur pınara su ol!
Kabuslu gecelerde, derin tatlı uyku ol!
Yalnız görenin değil, körlerinde ufku ol!
Böyle olursan eğer , çok gönüle konarsın.
Dikenli çalı değil, nadide bir çiçek ol!
Akrebin zehri değil, şifalı içecek ol!
Üstsüz başsız fakire, yemek ve giyecek ol!
Böyle olursan eğer, çok yaralar sararsın.
Geceleri dolunay,gündüzleri güneş ol!
Küfre karşı çelik zırh, müminlere kardeş ol!
Alime Derviş Yunus, nefsine de ateş ol!
Böyle olursan eğer, ihsanlara dolarsın.
Kızgın kumlara derya, çorak dağa orman ol!
Yalnızlara arkadaş, hastalara derman ol!
Hayır işlerde hamal, şerr işlerde ferman ol!
Böyle olursan eğer, yetim başı tararsın.
Bozuk bir vagon değil, işlek lokomotif ol!
Her hayırlı işlerde, ihlaslı ve aktif ol!
Hayada zirve nokta, ahlakta latif ol!
Böyle olursan eğer, çok kişiye yararsın.
Muhacirlere Ensar, mücahide kılıç ol!
Küfür bataklığında boğulana dalgıç ol!
Yetimlere ebeveyn, evlenene sağdıç ol!
Böyle olursan eğer, tam yirmidört ayar olursun.
TEMİZLİK VE SAĞLIK
Temiz giyin, tertipli gez,
Sana saygı duysun herkes.
Kirliliği kimse sevmez,
Nimet var mı sağlık kadar?
Gurur, kibir, yalan, dolan,
Kalp kiridir, buna inan.
Temiz kalır uzak duran,
Nimet var mı sağlık kadar?
Gitme mikrop saçan yere,
Hiç tükürme caddeler.
Acı verir yara, bere,
Nimet var mı sağlık kadar?
Temiz vücut, temiz çevre,
Sakın izin verme kire,
Sağlık, zengin ve fakire,
Nimet var mı sağlık kadar?
Ahmet EFE
OKULA GİDERKEN
Annemin Gül dudağıyla,
Açarım gözlerimi.
İyice sabunlarım,
Yüzümü ellerimi.
Kahvaltıya başlarken;
Besmeleyi çekerim.
Böylece soframıza,
Gül şekeri ekerim.
Başka yere uzanmaz,
Kendi önümden yerim.
Allah’a şükrederek,
Elhamdülillah derim.
Tekrar elimi yıkar,
Fırçalarım dişlerimi.
Dışarıda kuşlar gözler,
Okula gidişimi.
Okuldaysa dünyanın,
En güzel öğretmeni.
Kapıda sevgi dolu,
Gözlerle bekler beni.
Bestami YAZGAN
IBADET
Küçük bir tebessüm, içten bir selam,
Dosta hatır soran bir-iki kelam,
Kısaca diyor ki; insana İslam,
İhlasla yaptığın her şey ibadet.
Doğuştan var olan iman özüyle,
İlimler kaynağı Kur’an sözüyle,
Maddeye hükmeden gönül gözüyle,
Her şeyde bir mana görmek ibadet.
Gönül buzlarını sevgiyle delmek,
Melekle insanın farkını bilmek,
Kulda kusur varsa affedip silmek,
Kırılmış bir kalbe girmek ibadet.
Biliyorsa eğer göz bakmasını,
Bir ziyafet görür çorba tasını,
Dünya sofrasının her lokmasını,
Nimet bilinciyle tatmak ibadet.
Bir görünmez kaza olsa da neden,
Hasta yatağında kıvransa beden,
Mevla’dan gelene isyan etmeden,
Sancılara sabır katmak ibadet.
Cengiz Numanoğlu
GIYBET
Komşun aç yatarken,
Sen tok yatma.
Bunlardan haberin olsun.
Gıybet içinde kalma.
Bütün insanlar kardeştir,
Savaşlara yol açma.
Yol üstüne düşen herşeyi,
Gıybet içinde kalma.
Her zaman çok çalış,
Çalışmadan yemek ayıp,
Çalanlara karşı dur,
Gıybet içinde kalma.
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kusun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdügü gün
Kızıllığında isindik;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey simdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barisin güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!
Abdest bir nurdur
İnsana huzurdur
Her türlü temizlik
Hem de onurdur.
Şu abdest ne güzel
Emretti lemyezel
Sağlığa faydalıdır
Böyledir ebed, ezel
Biz abdesti alalım
Hem namazı kılalım
Mevlanın rızasını
İşte böyle bulalım
SEVMEK
Geceler yanmasın, gündüz solmasın,
Hiçbiri gönlümden uzak olmasın,
Şu güzel dünyaya nefret dolmasın.
Gündüzü, geceyi Allah yaratmış;
Gecenin sonunda sabah yaratmış.
İnsanların olmaz hepsi bir örnek;
Allahın emridir hepsini sevmek,
İşte karşımdadır en büyük gerçek:
Gündüzü geceyi Allah yaratmış;
Gecenin sonunda sabah yaratmış.
Severim herkesi, her şeyden önce;
Sevgimde yok benim, gündüzle gece.
Her şey sevimlidir, “Allah” deyince.
Gündüzü geceyi Allah yaratmış;
Gecenin sonunda sabah yaratmış.
Habibullah derim Peygamberime;
Allah sevmiş onu, benim yerime,
Işık saçar sevgi, gecelerime.
Gündüzü geceyi Allah yaratmış;
Gecenin sonunda sabah yaratmış.
Şevki BULUT
DÜŞÜN ÇOCUĞUM!...
Ateşi gül yapan gücü,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Nasıl kokar burcu, burcu,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Kim durdurur dizi dizi,
Gökte asılı yıldızı,
Kim var etti yoktan bizi
Düşündün mü hiç çocuğum?
Bir çiçekte kaç renk açar,
Misküamber koku saçar,
Bunca canlı ne yer, ne içer,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Güneş hergün neden doğar,
Karanlığı nasıl boğar,
Çiçeklerden kim bal sağar,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Sevgi, dostluk kalmasaydı,
Gönüllere dolmasaydı,
Ya aklımız olmasaydı,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Yüreğimiz sade ettir,
Sevgi bize bir nimettir,
Hakkı sevmek ibadettir,
Düşündün mü hiç çocuğum?
Bestami YAZGAN
SANA ŞÜKÜR ALLAHIM
Aldığım hava için
Şu sıcak yuva için
Yaptığım dua için
Sana şükür Allah’ım
Ateş için, kül için
Şu seven gönül için
Şu kırmızı gül için
Sana şükür Allah’ım
Çiçek kokusu için
Ekmek için, su için
Şefkat duygusu için
Sana şükür Allah’ım
Yaz için, bahar için
Elma için, nar için
Gökten inen kar için
Sana şükür Allah’ım
Yaprak veren dal için
Sarı için, al için
Petek petek bal için
Sana şükür Allah’ım
Sabah için, tan için
Damarlarda kan için
Verdiğin şu can için
Sana şükür Allah’ım
Ahmet Mahir PEKŞEN
YAVRUM
İman körpe gül gibidir
Sulamazsan solar yavrum
Gönül selvi dal gibidir
Korumazsan kurur yavrum
Kıl namazı, tut orucu
Müminlerin boyun borcu
Cennet kokar burcu burcu
Durma çalış kazan yavrum
İyilik et Allah için
Çevren ile iyi geçin
Konuşursun gıybet niçin
Sevabını siler yavrum
Haram lokma yeme sakın
Edebini her an takın
Ömür kısa, vuslat yakın
Eli bomboş gitme yavrum
Vatanının memleketinin
Ebed müddet devletinin
Paha yetmez hasletinin
Kıymetini bilsen yavrum
NE GÜZELDİR NE GÜZEL
Beş vakit abdest alması
Ne güzeldir, ne güzel…
Hak divana durması
Ne güzeldir, ne güzel…
Oruca niyet etmek
İftar vakti beklemek
Hak rızası derlemek
Ne güzeldir, ne güzel…
Helale katmak
Hayra elin uzatmak
Hasenat zevki tatmak
Ne güzeldir, ne güzel…
Ağlayanı güldürmek
Göz yaşını dindirmek
Bir şey almadan vermek
Ne güzeldir, ne güzel…
Kimseye kin gütmemek
Kul hakkını gözetmek
Günaha tevbe etmek
Ne güzeldir, ne güzel…
Mehmet Zekai ERYALAZ
KÜÇÜĞE SORULAR
Kim verdi gülen gözleri,
Bilir misin mini çocuk?
O tatlı dili, o sözleri,
Bilir misin mini çocuk?
Kıpır kıpır dudakları,
Çiçek çiçek yanakları,
Kim yürütür ayakları,
Bilir misin mini çocuk?
Kıvır kıvır o saçları,
Pamuk pamuk avuçları,
Kim büslüyor ağaçları,
Anne, baba, bacı, kardeş,
Isıtan, ışıtan güneş,
Bu nasıl tükenmez ateş,
Bilir misin mini çocuk?
Aç kollarını sevgiye,
Cennet verilsin hediye,
Geldik dünyaya ne diye,
Bilir misin mini çocuk?
“Kulluk” yapanlar seçilir,
Sırat kolayca geçilir,
Cennete böyle uçulur,
Bilir misin mini çocuk?
Güzel giden, güzel varır,
Bahçeler, bağlar kotarır,
Allah iyileri korur,
Bilir misin mini çocuk?
Bilmem bana ne sözün var,
Elbet oyunda gözün var,
Git şimdi, sana izin var
Bilir misin mini çocuk?
OLMAZ MI?
Ne güzel yaratmış arzı yaradan
Desen vermiş denizlerden, karadan
Yüce dağlar dizivermiş sıradan
Hikmetinden ibret alsan olmaz mı?
Ormanları motif motif yaratan
Meyveleri mevsim mevsim yetiren
İlkbaharda türlü çiçek bitiren
Okuyup sahibini bulsan olmaz mı?
Bir yaratmış zengin ile fakiri
Cümle vermiş akıl ile fikiri
Çalışmazsan, yerin batak çukuru
Bir de hesabını bilsen olmaz mı?
Bak, dünya yönelmiş uzay çağına
Biz de bayrak dikelim ilim dağına
Gömülüpte kalma şer batağına
Beş vakit namazı kılsan olmaz mı?
Biz idik dünyaya hüküm yetiren
Akdeniz’i göl haline getiren
Nice donanmayı yere batıran
Tarihinden ibret alsan olmaz mı?
Sus ey Aşık Dursun, bu kadar yeter!
Herkesin gönlünde bir aslan yatar
Kimisi kumarda ceketin satar
Yıkanıp camiye gelsen olmaz mı?
Hamitli Aşık DURSUN
ŞARKI SÖZLERİ
Bir meçhule gider yollar,
Beşikten mezara kadar.
Gaflet ile geçer yıllar,
Beşikten mezara kadar.
Mal da yalan,mülk de yalan
Var mı şu dünyada kalan?
Var biraz da sen oyalan.
Beşikten mezara kadar.
Ne bu celal, ne bu hiddet,
Bitmez mi sandın bu müddet!
Taht saltanat, makam şöhret,
Beşikten mezara kadar.
Yarıda kalır dilekler,
Boşa çıkar tüm emekler,
Azrail pusuda bekler,
Beşikten mezara kadar.
Ha bu gün olmuş, ha yarın,
Sonu gelmez arzuların,
Üç metre bez yoğun varın,
Beşikten mezara kadar.
Uğur IŞILAK
YÜCE RABBİM
Yüce Mevlam bizi övmüş yaratmış,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
El, ayak, öz vermiş güzel donatmış,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Kuru toprak ekmek verir insana,
Dikenler içinde biter gül sana,
Tevvab olan ismi, yetmez mi sana,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Geceler nur saçan Ay’a bakarız,
Güneş doğmadan, erken kalkarız,
Merhametin olmazsa, biz ne yaparız,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Taşta, suda, kırda çiçekler biter,
Bülbül güle aşık, ne güzel öter,
Habibim bizlere şefkatin yeter,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Sen tohum saçarsın o sana verir,
Ateşe giren demir su gibi erir,
Geceler, gündüzler peş peşe gelir,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Bir adım gidersen, on adım gelir,
Kulumu yakmam der, müjdeyi verir,
İnsan doğar, yaşar sonra da ölür,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Sana dua eden zoru başarır,
Kışın kuru otlar, bahar yeşerir,
İnsanı düşünsem gözüm yaşarır,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Aklından her geçen sırrı bilmez mi?
Yalnız bana secde edin demez mi?
Günahtan pişmansan, hemen silmez mi?
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
Akbulut’um canım feda yoluna,
Daralınca yetişirsin kuluna,
Bir baktım arıya ve balına,
Ne kadar büyüksün, ey yüce Rabbim.
BU VATAN KİMİN
Bu vatan toprağın kara bağrında,
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından,
Alnına ışıklar vuranlarındır!
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan huduta yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir!
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı bir yakut olan bu vatan,
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay’ım ne desem ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.
HOCAM
Sen öğrettin heceyi
Gündüz ettin geceyi
Alim ettin niceyi
Benim muhterem Hocam
Yemeğin tam yemedin
Hiç hastayım demedin
Bilgini esirgemedin
Benim muhterem Hocam
İlim veren göl oldun
Koku veren gül oldun
Bizler için dil oldun
Benim muhterem Hocam
Cahilliği kaldırdın
Doğru yolu buldurdun
Yüzümüzü güldürdün
Benim muhterem Hocam
Gönlümün çiçeğisin
İnsanın ipeğisin
Asrımın gerçeğisin
Benim muhterem Hocam.
Bizlere hor bakmadın
Hiç bir gönül yıkmadın
Yıllar yılı bıkmadın
Benim muhterem Hocam
NE KADARDA SABIRLISIN YA RABBİ
Delik deşik olmuş ahlak yasası,
Sülükler'le dolmuş mülkün kasası,
Mahşermiş mizanmış kimin tasası,
Artık rüşvet bile rüşvete tabi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Yüz yüze ikramda sahde bir yarış,
Dostun arkasından diller bir karış,
Lafta kalmış sevgi....saygı ve barış,
Olmuşuz selamsız bir nesle tabi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Denizler kokuşmuş dağlar yanmakta,
Bacalar göklere zehir sunmada,
Dünya can cekişir, son savunmada,
Nimete namerd'ce açmışız harbi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Herşeyi uydurduk, haşa Kitaba,
Haram ve helali koyduk bir kaba,
Çorbamıza bile karışdı riba,
Sana ve Resulüne açmışız harbi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Alışmış dilimiz fitne tadına,
İslam zülüm edermiş güya kadına,
Yalan söylüyoruz, Kur'an adına,
Yüce kelamına açmışız harbi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Nasılda bastırmış küfran sizleri,
Kayıp olmuş Nebinin nurlu izleri,
Bunca bela uyarmıyor bizleri,
Olmuşuz kör... sağır bir nefse tabi,
Ne kadarda sabırlısın Ya Rabbi.
Anlatmaya dilde lisan yetmiyor,
Hicabından durdu, kalem gitmiyor,
Ne yapsakda bizde kusur bitmiyor,
Olmuşuz bir kere isyana tabi,
Kurtar bizi... Kurtar bizi Ya Rabbi.
ALLAH SORUNCA BEN
NE CEVAP VEREYİM?
Bu dünya ya geldin ne amel kıldın,
Derse Allah ben ne cevap vereyim,
Şimdi huzuruma sen nasıl geldin,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
İki yol gösterdim hem akıl verdim,
İradende ben seni serbest kıldım,
Rahmeti bırakıp zulmete daldın,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Ramazan verdim oruç tutmadın,
Akşam tatlı tatlı iftar etmedin,
Niçin doğru yollarıma gitmedin,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Günahdan kaçmadın tutmadın emrin,
Beyhüda yerlerde geçirdin ömrün,
Şimdi huzuruma sen nasıl geldin,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Soğuk sıcak dedin abdest almadın,
Kibir ucub geldi namaz kılmadın,
Günah yığınına çare bulmadın,
Derse Allah ben ne cevap vereyim,
Beraat, Kadir verdim niçin bilmedin.
İki rekat olsun Namaz kılmadın,
Beyhüda işlerden sen usanmadın,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Niçin abdest alıp kılmadın Namaz,
Allah'a yalvarıp etmedin niyaz,
Halk içinde senin ismin bi namaz,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Ezanlar okundu niçin duymadın,
Allah'ına niçin secde kılmadın,
Bende sana cennetimi vermedim,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Niçin terkedersin farzı-sünneti,
Duymadın mı cehennemi cenneti,
Değilmisin Muhammedin ümmeti,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
Ben seni yarattım has güller gibi,
Kaş verdim göz verdim sümbüller gibi,
Söyle amelini bülbüller gibi,
Derse Allah ben ne cevap vereyim.
MUTLULUK REÇETESİ - EGER SiZDE;
Allah’a inanarak, emirlerine uyabilecek kadar İMAN,
Hayatın güçlüklerine katlanabilecek kadar İNANÇ,
Geleceğin daha iyi olacağına inanacak kadar ÜMİT,
Doğru bildikleri için mücadele edebilecek kadar CESARET,
Topluma, ailene faydalı olabilecek kadar SAĞLIK,
ihtiyaçlarına yetebilecek, zekatını verecek kadar PARA,
Başkalarının daima iyi yönlerini görebilecek kadar GÖZ,
Çevrenizdeki insanlara yardım eli uzatabilecek kadar CÖMERT,
İnsanlardan karşılık beklemeden yapılabilen İYİLİK,
Yaşam zorluklarına karşı hayatı, insanları SEVMEK,
Yastık kadar yumuşak, rahat bir VİCDAN,
Dilini, gözünü, kalbini, keseni haramdan saklayabilecek İRADE,
Gördüklerinin, duyduklarının düzelmesini bekleyecek kadar SABIR,
Günahların, noksanlarını itiraf edebilecek kadar FAZİLET,
Bu nimetleri bize veren Allah’a ŞÜKÜR varsa,
SiZ ÇOK MUTLUSUNUZ...
GÖNÜLLERDE BULUŞALIM
Zulüm dağlarını aş gel
Gidiyorum sende koş gel
Horon çekip haydi koş gel
Gel sevgide birleşelim
Gönüllerde buluşalım
Engel boşa inanana
Engel yoktur sana bana
Sevgi ile yana yana
Gel sevgide birleşelim
Gönüllerde buluşalım
Gerçek aşık dağı delmiş
Ferhat Şirin için ölmüş
Mecnun Leyla’sını bulmuş
Gel sevgide birleşelim
Gönüllerde buluşalım
Sevgi dostluk yapsın yarış
Ne güzeldir dostça sarış
Sevgi kervanına karış
Gel sevgide birleşelim
Gönüllerde buluşalım
Ozan Ahmed
ÇOCUKLARI SEVELİM
Nadide bir çiçektir
Çocukları sevelim
Küçük ama gerçektir
Çocukları sevelim
Sakın onu hor görme
Küçük kalbini kırma
Kusurlarına bakma
Çocukları sevelim
Kalbi kuş gibi çarpar
Sevgi diye hep ağlar
Sevgi gelince susar
Çocukları sevelim
Okşayıver saçını
Hem sacını yüzünü
Oğlun ile kızını
Çocukları sevelim
Çocuk bizim günümüz
Çocuk bizim canımız
Çocuk bizim kanımız
Çocukları sevelim
Sevginin geleceği
Yurdumun geleceği
Dünyanın geleceği
Çocukları sevelim
Umudumuz çocuklar
Her şeyimiz çocuklar
Barışımız çocuklar
Çocukları sevelim
Ozan Ahmet der size
Cnabı Haktan bize
Hediyedir hepinize
Çocukları sevelim
Ozan Ahmed
GÜZEL ŞEY
Ölüm güzel şey; budur perde arkasından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..
ÖLÇÜ
Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!
Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif anı seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler...
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Eğer mâ’şûktan olmazsa muhabbet âşıka,
Âşığın uğraşması mâ’şûka kavuşturamaz aslâ!
“ Sabrın kendisi acı, lakin meyvası tatlıdır” Güzel Söz
GÜL VERELİM
Gül dikersen, gül toplarsın
Gül derelim, gül verelim
Kötülüğün çaresi gül
Gül saralım, gül verelim
Nazik olur okşayıver
İncitmeden toplayıver
Küskün isen gül veriver
Gül verelim, gül verelim
Sevenlerin yollarına
Yarenlerin yollarına
Güzellerin yollarına
Gül serelim, gül verelim
Gül elinde gir sıraya
Kötüyü alma araya
Derman bulunmaz yaraya
Gül sürelim, gül verelim
Dostum bir acayip devir
Çirkinliği, yel ol savur
Gözünü güzele çevir
Gül görelim, gül verelim
İbret al, bak sen dününe
Haini sokma yanına
Kurşunların tam önüne
Gül gerelim, gül verelim
Muhabbetin tam özüne
Çocukların al yüzüne
Aşıkların gür sazına
Gül vuralım, gül verelim
Ahmediyem, gül güzelim
Sevdim seni, gül güzelim
Hepberaber gül yazalım
Gül varalım, gül verelim
Ozan Ahmed
TAMAM MI?
Unutma tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin. Tamam mı?
Yiğitde ar değil bahtın kazası
Hakka teslim olacaksın tamam mı?
Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin. Tamam mı?
Yenilir mi inanmışın imanı?
Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı
İnşaallah başlarsa hesap zamanı
Haklarından geleceksin. Tamam mı?
Yolumuz her zaman Allah yoludur,
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır.
Hak, haklının en mukaddes malıdır.
Vermezlerse alacaksın, Tamam mı?
Çevirmez ahını Allah öksüzün...
Pek basittir devrilmesi köksüzün
Her kim olsa haksızlığı haksızın
Suratına çalacaksın, tamam mı?
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir.
Korkaklık en adi, en pis zillettir
Adalet ne güzel, ne hoş nimettir.
Hep doğruyu bulacaksın, tamam mı?
Yalana hayır da, gerçeğe evet...
Mücadele şarttır, kalsan da tek fert.
Bir de ötesi var buranın elbet;
Nasıl olsa güleceksin, Tamam mı?
Abdurrahim Karakoç
BİR VAKTE ERDİK Kİ
Bir vakte erdi ki şimdi günümüz,
Yiğit belli değil mert belli değil!
Herkes yarasına derman arıyor,
Derman belli değil dert belli değil!
Adalet kalmadı hep zulüm doldu.
Geçti şu baharın gülleri soldu.
Dünyanın gidişi acaip oldu.
Kuzu belli değil kurt belli değil.
Başım ayık değil kederden yastan
Ah! Ettikçe duman çıkıyor festen.
Haraba yüz tuttu bez-i gülistan.
Yayla belli değil yurt belli değil
Bozulmuş dünya islah olmuyor.
Ehl- i fukaranın yüzü gülmüyor
Ruhsâtîde dediğini bilmiyor
Yazı belli değil hat belli değil.
HIÇKIRIKLAR
Saatler bitmiyor; yapayalnızım
Gülmek istiyorum, gülemiyorum
Sensiz olmak midir hep alin yazım
Bilmek istiyorum, bilemiyorum
Esirgedin nazlı, hilal kaşını
Harap ettin çiçek kokan başını
Yüreğime akan gözüm yasini
Silmek istiyorum, silemiyorum
Sanki her şey efsaneydi, masaldı
Ayrılık ruhumu elimden aldı
Gözlerim yollara takılıp kaldı
Gelmek istiyorum, gelemiyorum
Göğüs germek için acılarıma
Titreyişlerime sancılarıma
Seni bir kez olsun avuçlarıma
Almak istiyorum, alamıyorum
Saçılan bir köpük olmak dilinde
Boğulmak saçının ince telinde
Sır gibi sonsuza değin kalbinde
Kalmak istiyorum, kalamıyorum
Unutuyor beni sırlı gözlerin
İçimde bir yara isliyor, derin
Kulakların, dudakların, ellerin
Olmak istiyorum, olamıyorum
Bölerek uykunu, rüyalarına
O kucak dolusu hülyalarına
Gece gündüz uçup aynalarına
Konmak istiyorum, konamıyorum
Deli gibi asık olsa da güle
Kim acır çöllerde öten bülbüle
Bir gün alev alev yanıpta küle
Dönmek istiyorum, dönemiyorum
Hıçkıra hıçkıra ağlamaktansa
Basına karalar bağlamaktansa
Bu yüreği hergün dağlamaktansa
Ölmek istiyorum, ölemiyorum.
Nurullah Genç
YAĞMUR
Var eden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler şahının hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğuna arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, birgün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Nurullah GENÇ
SEN YOKTUN
Sen yoktun...
Hz. Adem’deydi nurun
Önce cenneti
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şahitti
Sen yoktun
Nuh’un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Toprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı bin bir sebeple
Tufan, nurunu selamladı edeple...
Sen yoktun...
Hz. İsmail’in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
“Rabbimiz” dedi,
“Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin alem
Nurunla aydınlanan minicik elleri semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı Sevr dağında.
Sen yoktun...
Hz. İsa “Ahmed” diye muştuladı seni
Alemlerin Efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu alemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor.
Kainata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun...
Sen yoktun Sultanım,
Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Kuteyle seni göklerden sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler hep ölüme...
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek Hira Nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu Hirayı.
Efendisine hazırlanıyordu Cebel-i Nur,
Efendisine hazırlanıyordu Mekke.
Alem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü Hz. Amine’deydi.
Toprak yalvarıyordu Rabbine,
Allah’ım gönder artık onu diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı Ya Rasulallah,
Bir inişin vardı yeryüzüne...
Önünde Cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yeryüzüne...
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Her şey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Amine’nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan Allah’a kurbanız Ey Dürri Yekta!
Sana o adı veren Rahmana kurbanız
Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne Halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şahadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeter ki sen iste,
Sen iste Ya Rasulallah
De ki ben kimin?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin.
Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhud dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler...
Hele bir Enes’in vardı senin.
Enes bin Malik...
Uhud’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
“Niye burada oturuyorsunuz?” diye sormuştu.
Onlar da,
“Allah’ın Rasulü öldürülmüş” deyince
Enes kükremiş:
“Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O’nun gibi ölün!” demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit Ey Nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kız kardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...
Musab bin Umeyr’in vardı senin.
Uhud’ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.
Ebu Hüreyre’n vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
“Ya Ebâhir gel!” derdin.
Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed Rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.
Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebu Talip Şam’a giderken devesinin önüne geçip
“Beni burada kime bırakıp gidiyorsun?” demiştin.
“Ne anam var ne babam...”
Ebu Talip bırakmamıştı bu yüzden.
Sensizliğin ızdırabı ile inleyen ümmetini
Kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasulallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
“Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz”
Buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz. Ömer umre için senden izin isteyince,
“Kardeşçik” dedin ona,
“Kardeşçik duanda bana da yer ayırır mısın?”
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için
Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar e!
O’na binler salât, binler selâm!
Habibine Makam-ı Mahmut’u ver
O’na vesileyi lütfet.
O’nu Refik-i Alâya yükselt
Bizi de affet
Onun hatırına affet
Zatının hatırına affet.
GÜNEŞ DOĞACAK
Ey mayesi nurla yoğrulmuş millet!
Hele dişini sık az daha sabret!
Aman, sönmesin sinendeki himmet!
Son durağın “ Devlet-i ebed müddet... ”
Hiç durma yürü ki, yollarda gözler!
Durmuş şehid baban yolunu gözler
Gelir, koş! Seni bekliyor pürüzler
Gel artık sevinsin kederli yüzler.. !
Belli, dava büyük, yollar da uzun;
Ne gam! Yolcusu olmuşsun Sonsuzun.
Kutlu rehber bu yolda kılavuzun.
Lafı mı olur artık, karın-buzun... !
Nasıl olsa bir gün güneş doğacak;
Çevreye yeniden nurlar yağacak;
Dağ-dere, ova-oba bucak bucak,
Işık gelip karanlığı boğacak...
Abdülfettah ŞAHİN
İLAHİ! SEVDİR BİZE SEVDİKLERİNİ...
İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim,
Zikrini kalbime mirae ettim
Kitabını kendime minhac ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığından haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bî-karar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim.
Hidayetine sığındım lutfuna geldim.
Kulluk edemedim, affına geldim.
Şaşırtma beni, doğruyu söylet.
Neşeni duyur, hakikatı öğret.
Sen duyurmazsan, ben duyamam.
Sen söyletmezsen ben söyleyemem.
Sen sevdirmezsen ben sevemem.
Sevdir bize hep sevdiklerini.
Yerdir bize hep yerdiklerini.
Yar et bize erdirdiklerini.
Sevdin Habibini, Kainata sevdirdin.
Sevdin de hilati-risaleti giydirdin.
Makamı İbrahimden Makamı Mahmuda erdirdin.
Serveri asffiya kıldın.
Hatemi Enbiya kıldın.
Muhammed Mustafa kıldın.
Salatü selam, tahıyyatü ikram, her türlü ihtiram ona, onun aline, ashabına ve etbaına ya Rab!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır
|